Kusursuz Sorumlulukta Zarar

Kusursuz Sorumlulukta Zarar

I. Genel Olarak

Haksız fiil, kişinin başkalarına zarar verici nitelikteki hukuka aykırı davranışları olarak tanımlanmaktadır[1]. Borçlar hukukunda haksız fiil sorumluluğunda kural kusur sorumluluğudur[2]. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 49. maddesinde kusur, haksız fiil sorumluluğunun koşullarından biri olarak sayılmıştır. Ancak bazı hâllerde kanun koyucu, sosyal düşünceler veya hakkaniyet gibi hususları gözeterek doğan zarardan kusuru olmasa dahi kişilerin sorumlu olacağını öngörmüştür[3]. Kişilerin, kusuru bulunmadığı hâlde doğan zarardan sorumlu tutulmasına kusursuz sorumluluk adı verilmektedir. Kusursuz sorumluluk istisnai hâllerde ve kanunda açıkça düzenlendiği durumlarda söz konusu olmaktadır.

Kusursuz sorumluluk da aslında bir haksız fiil sorumluluğudur. Ancak kusura dayanan haksız fiil sorumluluğundan ayrıldığı yer, sorumluluğun doğması için genel olarak kusurun aranmamasıdır. O hâlde kusursuz sorumluluk için fiil, hukuka aykırılık, zarar ve illiyet bağı unsurları gerekmektedir[4]. Kusursuz sorumluluğu gerektiren şartların varlığını ispat etmek ise zarar görene aittir[5].

Zararın saptanması, tazminatın belirlenmesi, yetkili mahkeme, zamanaşımı gibi konularda, kusursuz sorumluluğa ilişkin hükümlerde ayrıca düzenleme bulunmayan hâllerde TBK’de düzenlenen haksız fiil sorumluluğuna ilişkin genel hükümler uygulanacaktır[6].

II. Haksız Fiilin Unsurlarından Olan Zarar ve Türleri

Haksız fiilin unsurlarından biri olan zarar, sorumluluğun doğması için temel şartlardan birisidir. Gerek kusura dayanan sorumlulukta gerek kusursuz sorumlulukta kişilerin tazminat yükümlülüğü, ancak bir zararın ortaya çıkmasıyla doğmaktadır[7]. Bir diğer ifadeyle, haksız fiilin bir borç kaynağı olarak kabul edilmesinin nedeni, doğan zararın giderilmesi yükümlülüğünden kaynaklanmaktadır; nitekim fail, bu zararı giderme ve zarar göreni önceki durumuna getirme borcu altına girmektedir[8].

Haksız fiilin unsurlarından olan zarar bir eksilmeyi ifade etmektedir[9]. Bu kavram ile, bir kimsenin mal varlığında rızası dışında meydana gelen azalma kastedilmektedir[10]. Öğretide bazı yazarlarca zarar kavramı geniş ve dar anlamda olmak üzere iki türde ele alınmaktadır[11]. Dar anlamıyla zarar teknik olarak maddi zararı, yani bir kimsenin mal varlığında iradesi dışında meydana gelen zararı ifade etmektedir[12]. Buna karşılık geniş anlamda zarar, mal varlığının yanı sıra bir kimsenin şahıs varlığında da iradesi dışında meydana gelen zararı, dolayısıyla maddi ve manevi varlıklarda haksız fiilden önce ve sonra oluşan farkı ifade etmektedir[13].

Haksız fiil failinin borcunun, doğan zararı tazmin etmek olduğunu belirtmiştik. Bu anlamda haksız fiilden doğan tazminat borcunun üst sınırını doğan zarar oluşturmaktadır[14]. Ancak önemle belirtmek gerekirse, her durumda tazminat doğan zarara eşit olmamaktadır. TBK md. 52[15]’de yer alan hükümden de anlaşılacağı üzere bazı durumlarda tazminat, doğan zararın altında kalmaktadır; nitekim tazminattan indirim yapılmasını gerektiren sebepler olması hâlinde fail, zararın tamamını değil ancak indirim yapıldıktan sonra belirlenen tazminat oranında zararı giderecektir[16]. Bu nedenle öğretide, İsviçre hukukuna benzer şekilde Türk hukukunda tazminatın telafi edici işlevinin kabul edildiği ifade edilmektedir[17].

Zarar kavramına ilişkin bu genel açıklamalardan sonra zararın türlerine değinmek gerekmektedir. Bu bağlamda zarar türleri için farklı gruplandırmalar yapılması mümkündür[18]:

A- Mal Varlığı – Şahıs Varlığı Zararları

Zarar türleri açısından yapılan bu ayrım, haksız fiilin yöneldiği varlığın türüne göre yapılmaktadır[19]. Şayet haksız fiil, kişilerin mal varlığına yönelmişse mal varlığı zararı; kişilerin şahıs varlığına yönelmişse şahıs varlığı zararı ortaya çıkmaktadır. Örneğin motorlu taşıtların neden olduğu kazalarda kişilerin araçlarında meydana gelen zarar mal varlığı zararı, buna karşılık kaza nedeniyle yaralanma veya ölüm meydana gelmişse şahıs varlığı zararı oluşmaktadır[20].

Şahıs varlığı zararı, kişinin maddi veya maddi nitelikte olmayan kişisel varlıklarına yönelik saldırılar sonucu doğmaktadır. Maddi varlığa yönelik haksız fiil ölüm veya bedensel zarara yol açarken, maddi nitelikte olmayan şeref ve haysiyet, özel yaşam, isim gibi varlıklara yapılan saldırılar sonucu da şahıs varlığı zararı ortaya çıkmaktadır[21].

Mal varlığı zararları ve şahıs varlığı zararları ile maddi zarar ve manevi zarar birbiriyle aynı anlama gelmemektedir. Zira mal varlığı veya şahıs varlığı zararları maddi veya manevi zarara neden olabilmektedir. Örneğin bir kişinin yaralanması, şahıs varlığına yönelik bir saldırı olup, bedensel bütünlüğün ihlali niteliğinde manevi zarara yol açabileceği gibi yaralanma nedeniyle maddi zarar da ortaya çıkabilir[22].

Şahıs varlığı zararlarına sebep olan haksız fiilden dolayı fail kusura dayanarak veya kusursuz sorumlu olabilir. Öte yandan vücut bütünlüğüne yönelen haksız fiilde kusura dayanan veya kusursuz sorumluluk hâllerinden herhangi biri söz konusu olabilirken, maddi nitelikte olmayan şeref ve haysiyet, özel hayat gibi kişisel varlıklara yapılan saldırılarda adam çalıştıranın sorumluluğu gündeme gelmektedir[23]. Örneğin maddi nitelikte olmayan kişisel varlıkların süreli yayın yoluyla ihlal edilmesi hâlinde, 5187 sayılı Basın Kanunu ile TBK md. 66 uyarınca süreli yayın sahibi ve eser sahibi sorumlu olacaktır. Burada süreli yayın sahibinin sorumluluğu kusursuz sorumluluk (adam çalıştıranın sorumluluğu) esasına dayanmaktadır[24].

TBK’de mal varlığı zararlarının nelerden oluşabileceği sayılmamakla birlikte, şahıs varlığı zararları açısından haksız fiile ilişkin hükümlerde çeşitli düzenlemeler bulunmaktadır. Nitekim TBK md. 53, haksız fiilin ölüme yol açması hâlinde doğabilecek zararları, TBK md. 54 ise haksız fiilin bedensel zarara yol açması hâlinde doğabilecek maddi zararları hüküm altına almıştır[25].

B- Maddi Zarar – Manevi Zarar

Maddi zarar, haksız fiil sonucu bir kimsenin mal varlığında meydana gelen eksilme anlamına gelmektedir[26]. Gökcan ise maddi zararı “Zarar verici eyleme maruz kalan şahsın mal varlığında zarar verici eylem sonucu meydana gelen durum ile bu eylemden önce mevcut olan durum arasındaki farktır” şeklinde tanımlamıştır[27]. Haksız fiil mal varlığına veya şahıs varlığına yönelmiş olsa bile, bu fiil sonucunda bir mal varlığı kaybı oluşmuşsa doğan zarar maddi zarar olarak değerlendirilecektir[28]. O hâlde mal varlığına veya şahıs varlığına yönelik saldırılar sonucunda maddi zarar veya manevi zarar doğması mümkündür.

Yukarıda verdiğimiz örnekte olduğu gibi, bir trafik kazası sonucu kişinin arabasında oluşan zarar, mal varlığına yönelik fiil nedeniyle ortaya çıkan maddi zarardır. Bununla birlikte, trafik kazasında kişinin yaralanması sonucu tedavi görmesi, çalışma gücünden belli süre veya kalıcı olarak yoksun kalması gibi durumlar, şahıs varlığına yönelik fiil nedeniyle oluşan maddi zararlardır[29].

Manevi zarar, haksız fiil sonucu kişinin manevi cephesinde meydana gelen zarardır[30]; Tandoğan bu zararı “hayat zevklerinde bir azalma” olarak ifade etmektedir[31]. Manevi zararda kişinin, duygu yaşamında uğradığı bir kayıp söz konusu olmaktadır. Manevi zarar genel olarak haksız fiilin kişinin şahıs varlıklarına yönelmesi sonucunda meydana gelmektedir[32]. Bu anlamda kişinin maddi nitelikteki kişisel varlığına (bedensel bütünlük) veya maddi nitelikte olmayan kişisel varlıklarına (şeref ve haysiyet, isim, özgürlükler gibi) yönelen bir fiil sonucu kişide oluşan acı, elem, ızdırap gibi duyguların telafi edilmesi amacıyla haksız fiilden bir borç doğmaktadır[33]. Kişinin bedensel bütünlüğüne yönelen saldırı nedeniyle oluşan manevi zarara ilişkin TBK md. 56, maddi nitelikte olmayan kişisel varlıklarına yönelen haksız fiil nedeniyle oluşan manevi zarara ilişkin ise TBK md. 58 uygulanmaktadır.

Bununla birlikte manevi zarar yalnızca şahıs varlığına yönelik değil, mal varlığına yönelik bir fiil sonucu da meydana gelebilir[34]. Örneğin anı değeri yüksek olan eşyanın çalınması veya parçalanması nedeniyle maddi zararın yanı sıra manevi zarar da ortaya çıkabilir[35]. Öte yandan manevi zararın ispatı maddi zarardan farklıdır, zira kişinin duygu dünyasında oluşan kayıp elle tutulur, gözle görülür, hesaplanabilir nitelikte değildir. Bu nedenle manevi zararın giderilmesinde somut olayın özellikleri ile duygu dünyasında yaşanan kaybın dışa yansıyan görüntülerine dikkat edilmesi gerekmektedir[36].

C- Doğrudan Doğruya Zarar – Dolaylı Zarar

Bu ayrım haksız fiil nedeniyle zarar gören açısından yapılan bir ayrımdır[37]. Haksız fiil sonucunda kişinin araya bir sebep girmeksizin doğrudan uğradığı kayıplar doğrudan doğruya zarardır[38]. Doğrudan doğruya zarar, haksız fiilin doğrudan sebep olduğu zarardır[39]. Örneğin bir kimsenin trafik kazası sonucu yaralanması nedeniyle tedavi görmesi maddi zararı, bu tedaviler ve kaza nedeniyle kendisinin çektiği acılar ise manevi zararını oluşturur, bu zararlar doğrudan kişide meydana gelen zararlardır[40].

Buna karşılık aynı örnekte kişinin, kaza nedeniyle önemli bir iş görüşmesini kaçırması nedeniyle oluşan zarar ise dolaylı zarardır[41]. Dolaylı zarar, haksız fiilin dolaylı sonucudur. Burada hukuka aykırı fiilin zarara görene verdiği doğrudan zarara bağlı olarak eklenen bir sebeple, zarar görenin uğradığı zarar söz konusudur[42]. Haksız fiil sonucu ortaya çıkan doğrudan doğruya zararın giderilmesinde bir tereddüt olmamakla birlikte, dolaylı zararın giderilip giderilmeyeceği meselesi tartışmalı olup bu sorun illiyet bağı ile bağlantılı olarak ele alınmaktadır[43].

D- Yansıma Yoluyla Zarar

Haksız fiil nedeniyle bizzat zarar gören dışında, fiilin muhatabı olmamakla birlikte bu fiil nedeniyle zarar gören kişilerin de uğradığı zararlar yansıma yoluyla zararı oluşturur[44].

Üçüncü kişiler haksız fiil nedeniyle maddi veya manevi olarak zarar görmüş olabilirler. Haksız fiilden doğan yansıma yoluyla zararlardan kural olarak sorumlu olunmayacağı kabul edilmektedir[45]. Ancak bu kuralın istisnaları TBK md. 53 ve 56’da düzenlenmektedir. TBK md. 53 uyarınca ölenin desteğinden yoksun kalanların uğradığı zararlar; TBK md. 56 uyarınca ağır bedensel zarar veya ölüm nedeniyle yakınların uğradığı manevi zarar tazmin edilmektedir. TBK md. 53 maddi zarar, TBK md. 56 manevi zarar ile ilgili olup bu maddeler uyarınca üçüncü kişilerin uğradığı zararların giderilmesi kabul edilmiştir[46].

E- Fiili Zarar – Kazanç Kaybı

Haksız fiil sonucu fiilen mevcut ve gerçekleşen zarar fiili zarardır[47]. Bu durumda kişinin mal varlığının aktifinde bir azalma veya pasifinde bir artma gündeme gelmektedir[48]. Örneğin trafik kazası nedeniyle araçta meydana gelen hasarın tamiri için yapılan masraflar, araçta meydana gelen değer kaybı fiili zarardır[49].

Buna karşılık fiilen gerçekleşmeyen, elde edilmesi muhtemel kazanç kaybına yol açan zararlar kazanç kaybı zararıdır[50]. Örneğin trafik kazasında hasara uğrayan araç bir taksiyse, bu taksinin dolaşıma çıkamaması nedeniyle elde edilemeyen gelirler kazanç kaybıdır.

Kazanç kaybı, haksız fiil nedeniyle zarar görenin uğradığı zarardır. Bu anlamda failin elde ettiği haksız kazanç ile zarar görenin kazanç kaybı birbirinden farklı kavramlardır[51]. Haksız fiil nedeniyle fail ayrıca bundan dolayı bir kazanç elde etmiş olabilir. Haksız fiil failinin, kazanç kaybı zararından dolayı mağdura karşı sorumlu olması için mağdurun bir kayba uğraması gerekmektedir. Buna mukabil, failin elde ettiği kazancın iadesi için, haksız fiilin yöneldiği kişinin zarara uğraması koşulu aranmamaktadır[52]. Haksız fiile maruz kalan kişi, -haksız fiil benzeri bir sorumluluğa yol açtığı kabul edilen- TBK md. 530 uyarınca (gerçek olmayan vekâletsiz iş görme) failin elde ettiği kazancın iadesini talep edebilir[53]. Failin elde ettiği haksız kazancın iadesi için 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu md. 25/3, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu md. 70/3 gibi hükümlerde de ayrıca düzenlemeler yer almaktadır.

F- Normatif Zarar

Normatif zarar, Alman hukuk öğretisinde ileri sürülen görüşler doğrultusunda geliştirilmiş bir kavramdır[54]. Zarar kavramıyla ilgili genel olarak kabul edilen görüş, kişilerin haksız fiil öncesi durumu ile sonrasındaki durumu arasındaki farkın giderilmesine ilişkindir. Bununla birlikte, haksız fiil nedeniyle her durumda haksız fiil sonucunda mal varlığında bir eksilme meydana gelmemesine rağmen zarar doğabilir. Bu bağlamda normatif zarar, haksız fiil nedeniyle hem maddi hem manevi zarara ilişkin unsurları taşıyan, ancak mal varlığında bir eksilmeye yol açmayan zararların tazmin edilebilmesini sağlayan bir kavram olarak değerlendirilmektedir[55].

Berna Berfin KAYA

 

[1] Hasan Tahsin Gökcan, Haksız Fiil Sorumluluğu ve Tazminat Hukuku, Genişletilmiş ve Güncellenmiş 4. Baskı, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2016, s. 39.

[2] Ahmet M. Kılıçoğlu, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, Gözden Geçirilmiş ve Güncelleştirilmiş 24. Bası, Ankara, Turhan Kitabevi, 2020, s. 411.

[3] Kılıçoğlu, s. 411.

[4] Kılıçoğlu, s. 411.

[5] M. Kemal Oğuzman, M. Turgut Öz, Borçlar Hukuku Genel Hükümler Cilt 2, Gözden Geçirilmiş 15. Bası, İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2020, s. 139.

[6] Oğuzman, Öz, s. 139.

[7] Oğuzman, Öz, s. 38.

[8] Kılıçoğlu, s. 386.

[9] Kılıçoğlu, s. 386.

[10] Halûk Tandoğan, Türk Mes’uliyet Hukuku (Akit Dışı ve Akdi Mes’uliyet), 1961 yılı Birinci Basıdan Tıpkı Bası, İstanbul, Vedat Kitapçılık, 2010, s. 64; Oğuzman, Öz, s. 39.

[11] Tandoğan, s. 63; Fikret Eren, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 21. Baskı, Ankara, Yetkin Yayınları, 2017, s. 553; Gökcan, s. 54. Bu ayrımı yapan yazarlar için ayrıca bkz. Oğuzman, Öz, s. 40, dn. 96.

[12] Oğuzman, Öz, s. 40, dn. 96; Eren, s. 553.

[13] Tandoğan, s. 63; Gökcan, s. 54.

[14] Kılıçoğlu, s. 386; Oğuzman, Öz, s. 85.

[15]Zarar gören, zararı doğuran fiile razı olmuş veya zararın doğmasında ya da artmasında etkili olmuş yahut tazminat yükümlüsünün durumunu ağırlaştırmış ise hâkim, tazminatı indirebilir veya tamamen kaldırabilir.

Zarara hafif kusuruyla sebep olan tazminat yükümlüsü, tazminatı ödediğinde yoksulluğa düşecek olur ve hakkaniyet de gerektirirse hâkim, tazminatı indirebilir.” T.C. Cumhurbaşkanlığı Mevzuat Bilgi Sistemi, (https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=6098&MevzuatTur=1&MevzuatTertip=5) (E.T.: 19.07.2021).

[16] Kılıçoğlu, s. 386.

[17] Oğuzman, Öz, s. 113; Kılıçoğlu, s. 386, dn. 386. Bununla birlikte hukukumuzda 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu md. 68 veya 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu md. 67’de düzenlenen tazminat türlerinin cezalandırıcı tazminata örnek gösterilebileceği ifade edilmektedir(bkz. Kılıçoğlu, s. 386-387, dn. 462; Oğuzman, Öz, s. 114).

[18] Gökcan, s. 54.

[19] Kılıçoğlu, s. 387.

[20] Kılıçoğlu, s. 387.

[21] Kılıçoğlu, s. 387; Oğuzman, Öz, s. 40.

[22] Kılıçoğlu, s. 387; Oğuzman, Öz, s. 40; Eren, s. 803.

[23] M. Kemal Oğuzman, Özer Seliçi, Saibe Oktay-Özdemir, Kişiler Hukuku, Gözden Geçirilmiş ve Yenilenmiş 18. Bası, İstanbul, Filiz Kitabevi, 2019, s. 267.

[24] Oğuzman, Seliçi, Oktay-Özdemir, s. 267.

[25] Kılıçoğlu, s. 387-388.

[26] Tandoğan, s. 64; Oğuzman, Öz, s. 40.

[27] Gökcan, s. 55.

[28] Kılıçoğlu, s. 388.

[29] Tandoğan, s. 67; Kılıçoğlu, s. 388-389.

[30] Kılıçoğlu, s. 389.

[31] Tandoğan, s. 63.

[32] Kılıçoğlu, s. 389; Eren, s. 802.

[33] Oğuzman, Öz, s. 40-41; Kılıçoğlu, s. 389.

[34] Kılıçoğlu, s. 389; Gökcan, s. 56.

[35] Kılıçoğlu, s. 389.

[36] Gökcan, s. 56; Kılıçoğlu, s. 389.

[37] Kılıçoğlu, s. 390.

[38] Tandoğan, s. 70; Oğuzman, Öz, s. 43.

[39] Kılıçoğlu, s. 390.

[40] Kılıçoğlu, s. 390.

[41] Kılıçoğlu, s. 390.

[42] Tandoğan, s. 70; Oğuzman, Öz, s. 43.

[43] Oğuzman, Öz, s. 43.

[44] Oğuzman, Öz, s. 43; Kılıçoğlu, s. 391.

[45] Kılıçoğlu, s. 391.

[46] Kılıçoğlu, s. 391.

[47] Kılıçoğlu, s. 394.

[48] Tandoğan, s. 64; Oğuzman, Öz, s. 41.

[49] Kılıçoğlu, s. 394.

[50] Tandoğan, s. 65; Oğuzman, Öz, s. 41.

[51] Kılıçoğlu, s. 394.

[52] Kılıçoğlu, s. 395.

[53] Kılıçoğlu, s. 395.

[54] Oğuzman, Öz, s. 41-42.

[55] Ayrıntılı bilgi için bkz. Kılıçoğlu, s. 395-396; Oğuzman, Öz, s. 41-43.