Türk Hukukunda Yabancı Mahkeme Kararlarının Tanınması ile Tenfizi

Türk Hukukunda Yabancı Mahkeme Kararlarının Tanınması ile Tenfizi

I. Genel Olarak

Milletlerarası özel hukuk ve usul hukuku konularında yaşanan gelişmeler neticesinde devletler, yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizine ilişkin kendi iç hukuklarında birtakım kurallar düzenlemeye yönelmiştir. Türk hukukunda[1] da yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizine ilişkin kurallar, 12.12.2007 tarih ve 26728 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunda[2] yer almaktadır.

5718 sayılı Kanundan önce Türkiye’de yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizi, 22.05.1982 tarih ve 17701 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan ve 22.11.1982 tarihinde yürürlüğe giren 2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunda[3] düzenlenmiş idi. 2675 sayılı Kanun md. 34 ila 45 hükümleri arasında yabancı mahkemelerden verilen kararların Türk hukukunda tanınması ve tenfizine ilişkin şartlar ile bu konuda uygulanacak usul hukuku kuralları yer almaktaydı.

Türk milletlerarası özel hukuk öğretisinde bir kısım yazarlar tarafından tanıma ve tenfiz şartlarının ön şartlar ve asli şartlar olarak ikili bir ayrıma tabi tutulduğu görülmektedir[4]. Gerek 2675 sayılı Kanun gerek 5718 sayılı Kanunda tanıma ve tenfize ilişkin hükümlerde, öncelikle tenfize (ve tanımaya) konu edilecek mahkeme kararlarının özellikleri sayılmış; ardından tenfiz (ve tanıma) kararı verilebilmesi için yabancı mahkeme kararının iç hukukta hangi şartları karşılaması gerektiği düzenlenmiştir.

Türk hukukunda her iki kanun döneminde de benimsendiği üzere, aksine bir düzenleme olmadığı sürece yabancı bir mahkeme kararının Türkiye’de tanınması ve tenfizi için, bu yönde bir yargı kararı verilmesi zorunludur[5]. Bu bağlamda Türk mahkemeleri, tanınması veya tenfizi talep edilen yabancı bir mahkeme kararının, 5718 sayılı Kanun hükümlerinde düzenlenen şartları ihtiva edip etmeyeceğini inceleyerek sonuca göre kararın tanınmasına veya tenfizine karar verecek; ancak revizyon yasağı olarak adlandırılan kural gereği yabancı mahkeme kararını esastan incelemeyecektir[6]. Bu nedenle öğretide, Türk hukukunda tenfiz (ve tanıma) talepleri ile ilgili olarak “exequatur” sisteminin benimsendiği ifade edilmektedir[7].

Tanıma ve tenfiz her ne kadar bir yargı kararı verilmesini gerekli kılsa da, iki veya çok taraflı sözleşmeler yoluyla ya da maddi hukukta yapılan düzenlemelerle, doğrudan tanıma veya doğrudan tenfiz kabul edilebileceği gibi[8], tanıma ve tenfiz kararı verilebilmesi için iç hukuktaki düzenlemelere göre daha kolay şartların getirilmesi de mümkündür[9]. Örneğin Türk hukukunda 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununa 2017 yılında eklenen md. 27/A[10] hükmü ile, yabancı adli veya idari makamlarca verilen boşanma, evliliğin butlanı, iptali veya mevcudiyetine ilişkin kararların doğrudan tanınması mümkün hâle gelmiştir[11]. Bunun yanı sıra, Türkiye’nin taraf olduğu bazı çok taraflı milletlerarası sözleşmelerde de, yabancı adli veya idari makamların verdiği kararların tanınması ve tenfizine ilişkin ayrı düzenlemelere yer verilmiştir[12].

 

II. Ön Şartlar

5718 sayılı MÖHUK md. 50’de yabancı mahkeme kararlarının tenfizine ilişkin, “Yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilâmların Türkiye’de icra olunabilmesi yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır[13]” şeklindeki düzenlemeye yer verilmiştir. Anılan hüküm doğrultusunda Kanun, hangi yabancı mahkeme kararlarının Türkiye’de tenfize konu edilebileceğini belirlemiştir. Aynı hükümde sayılan hususlar, MÖHUK md. 58 uyarınca tanıma için de geçerli olacağından[14], bu bölümde tanıma ve tenfiz için belirlenen ön şartlar birlikte değerlendirilecektir.

5718 sayılı MÖHUK md. 50’de sayılan şartlara sahip yabancı bir mahkeme kararı bulunması durumunda, MÖHUK md. 54’e göre yapılacak inceleme sonucunda tanıma veya tenfiz talebi hakkında Türk hâkimi karar verecektir[15]. Bu bağlamda somut olayda yabancı mahkeme kararının, Kanunda sayılan ön şartlara ve asli şartlara uygun olduğu tespit edilirse, Türk mahkemelerince tanıma ve tenfiz kararı verilmesi gerekmekte olup, mahkemelerin aksi yönde karar vermesi konusunda takdir yetkisi bulunmamaktadır[16].

5718 sayılı MÖHUK uyarınca yabancı mahkeme kararı hakkında tanıma veya tenfiz kararı verilebilmesi, ancak Kanunda sayılan şartların sağlanıp sağlanmadığı yönünde yapılacak bir inceleme ile mümkündür. Dolayısıyla Türk mahkemeleri, yabancı mahkemeler tarafından verilen kararların MÖHUK’ta belirtilen şartları taşıyıp taşımadığını incelemenin ötesine geçerek kararın esası hakkında bir değerlendirme yapamaz[17]. Tanıma ve tenfiz talepleri yönünden yabancı mahkeme kararının esasına ilişkin inceleme yapılmasını mümkün kılan ve milletlerarası özel hukukta “révision(revizyon)[18]” olarak adlandırılan sisteme karşılık Türk hukukunda “révision au fond(revizyon yasağı)[19]” sistemi kabul edilmiştir. Öğretide, Türk hukukunda kabul edilen revizyon yasağının kaynağının, MÖHUK md. 55/2’de yer alan “Karşı taraf ancak bu bölüm hükümlerine göre tenfiz şartlarının bulunmadığını veya yabancı mahkeme ilâmının kısmen veya tamamen yerine getirilmiş yahut yerine getirilmesine engel bir sebep ortaya çıkmış olduğunu öne sürerek itiraz edebilir” şeklindeki hüküm olduğu belirtilmiştir[20].

Yukarıda da belirttiğimiz gibi, ülkemizde kabul edilen revizyon yasağı sistemi doğrultusunda Türk mahkemeleri, yabancı mahkeme kararında yer alan maddi ve hukuki tespitlerin doğruluğunu inceleyemeyecektir[21]. Nitekim Yargıtay, Türk hukukunda revizyon yasağının kabul edilmesinin yerinde olduğuna ilişkin gerekçesini, “Zira aksinin kabulü, aynı davanın Türk mahkemesinde tekrar görülmesi ve yeni bir Türk mahkemesi kararının ortaya çıkması sonucunu doğurur[22]” şeklinde ifade etmiştir.

Bu açıklamalardan sonra 5718 sayılı MÖHUK’ta tanıma ve tenfize ilişkin ön şartlara değinilecek olursa, MÖHUK md. 50’de bu şartlar, yabancı bir mahkeme tarafından verilen karar olması; kararın hukuk davalarına ilişkin bulunması ve o yer kanunlarına göre kararın kesinleşmesi şeklinde sayılmıştır. Tanıma ve tenfiz kararı verilebilmesi için ilk şart, kararın bir başka ülkenin yargı organı tarafından verilmiş olmasıdır[23]. 5718 sayılı Kanunda “yabancı mahkeme” terimi kullanılmakla birlikte, kararı veren makamın “mahkeme” olup olmadığı, kararın verildiği devletin hukukuna göre (lex fori) tayin edilmektedir[24]. Öte yandan öğretide, tanıma veya tenfiz talebine konu edilen kararı veren yabancı makam, fonksiyonel olarak yargılama faaliyetinde bulunuyor, tarafsız ve bağımsız şekilde yargılama faaliyeti yapıyor ise, MÖHUK md. 50 kapsamında bir yargı organından söz edilmesinin mümkün olduğu da ifade edilmiştir[25].

Kararın bir yargı organı tarafından verilmesi gerekliliği noktasında, yabancı idari makamlar tarafından verilen kararların Türkiye’de tanıma veya tenfize konu edilip edilemeyeceği sorunu gündeme gelmektedir[26]. Öğretide, uluslararası anlaşmalar yoluyla ya da iç hukukta getirilecek bir kanun hükmüyle, yabancı idari makamların verdiği kararların Türk hukukunda tanıma ve tenfize konu edilebileceği ifade edilmiştir[27]. Nitekim 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununa 2017 yılında eklenen md. 27/A[28] hükmü ile, yabancı adli veya idari makamlarca verilen boşanma, evliliğin butlanı, iptali veya mevcudiyetine ilişkin kararların doğrudan tanınması mümkün hâle gelmiştir[29]. Öte yandan anılan Kanun md. 30/2’de yer alan “Evlât edinme olaylarına ilişkin yabancı adlî veya idarî makamlarca verilen ve o ülkenin hukukuna göre kesinleşmiş olan veya kesin hüküm gibi sonuç doğuran karar ve belgelerin Türkiye’de icra olunabilmesi, yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz veya tanıma kararı verilmesine bağlıdır[30]” şeklindeki düzenleme de, yabancı idari makamların kararlarının Türkiye’de tanıma ve tenfize konu edilebileceğini göstermektedir[31]. Uluslararası mahkemelerin verdiği kararların Türkiye’de tanıma ve tenfize tabi olup olmadığı ise, Türkiye’nin bu alandaki sözleşmelere taraf olup olmadığına göre belirlenmektedir[32]. Şayet bu sözleşmelerde, uluslararası mahkemelerin kararlarının tanınması ve icrasına ilişkin özel bir usul belirlenmişse -Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları gibi- artık MÖHUK’taki tanıma ve tenfiz hükümleri uygulanmayacaktır[33].

Uluslararası hukukta tanınmış bir devletin yargı organları tarafından verilen kararların yanı sıra, yine uluslararası hukukta tanınmayan bir devletin yargı organları tarafından verilen kararların da Türkiye’de tanıma ve tenfize konu edilebileceği, zira bir devletin başka devletlerce tanınmış olup olmamasının siyasi bir tercih olduğu ifade edilmiştir[34].

5718 sayılı MÖHUK md. 50’de, yalnızca yabancı mahkemeler tarafından verilen “ilam”ların tenfize (ve tanımaya) konu edilebileceği açıkça ifade edildiğinden, ilam niteliğini haiz olmayan ara kararlar, tedbir niteliğindeki geçici koruma kararları yahut yabancı senetler hakkında Türk mahkemeleri tanıma veya tenfiz kararı veremez[35].

Tanıma ve tenfiz kararı verilebilmesi için MÖHUK md. 50’de aranan bir diğer şart, yabancı mahkeme kararının hukuk davalarına ilişkin olmasıdır. Bir diğer ifadeyle, tanıma ve tenfize konu edilen karar, özel hukuka ilişkin işlem veya ilişkilerden kaynaklanan bir uyuşmazlıkla ilgili olmalıdır[36]. Öğretide, yabancı mahkeme kararının özel hukuka ilişkin uyuşmazlıklarla ilgili olup olmadığına dair vasıflandırmanın hâkimin hukukuna (lex fori) göre yapılacağı, bu nedenle vasıflandırmanın tanıma veya tenfiz talebini inceleyen Türk mahkemelerince yapılacağı belirtilmiştir[37]. Kural olarak MÖHUK uyarınca yabancı ceza veya idare mahkemelerince verilen kararlar tanıma ve tenfize konu edilememektedir; bununla birlikte MÖHUK md. 50/2 uyarınca ceza ilamlarında yer alan kişisel haklarla ilgili hükümler tanıma ve tenfiz talepleri yönünden istisnaya tabi tutulmuştur[38].

Yabancı mahkeme kararlarının tanınması ve tenfizinde aranan son ön şart ise, kararın kesinleşmiş olmasıdır. Kararın kesinleşip kesinleşmediği ise kararı veren ülkenin usul hukuku kurallarına göre belirlenmektedir[39]. Bu durumda, o yer kanunlarına göre henüz kesinleşmemiş ve fakat icra edilebilir olan kararların Türk hukukunda tanınması ve tenfizi mümkün değildir[40]. Bununla birlikte 5718 sayılı MÖHUK’ta, kararın maddi ve/veya şeklî anlamda kesinleşmiş olup olmaması konusunda bir açıklık yoktur. Konuya ilişkin olarak öğretide farklı görüşler[41] ileri sürülmekle birlikte, günümüzde MÖHUK’taki düzenleme uyarınca kararın şeklî anlamda kesinleşmiş olması gerektiği belirtilmektedir[42].

 

III. Asli Şartlar

Yabancı mahkeme kararının MÖHUK md. 50 uyarınca gerekli olan özellikleri taşıdığının tespit edilmesinden sonra, yabancı mahkeme kararının MÖHUK md. 54 uyarınca tenfiz için aranan şartları sağlayıp sağlamadığı incelenecektir. Bu noktada MÖHUK md. 58/1, tanıma kararı verilebilmesi için aranacak şartlar konusunda Kanunun belirlediği tenfiz şartlarına atıfta bulunmaktadır. Dolayısıyla tenfiz için Türk hukukunda aranan asli şartlar, karşılıklılık şartı hariç olmak üzere, tanıma için de geçerli kabul edilmektedir[43].

MÖHUK md. 54’te düzenlenen, tanıma için Kanunda yer alan istisna hariç olmak üzere, Türk hukukunda tanıma ve tenfiz için gerekli olan şartlar şu şekildedir:

a) Türkiye Cumhuriyeti ile ilâmın verildiği devlet arasında karşılıklılık esasına dayanan bir anlaşma yahut o devlette Türk mahkemelerinden verilmiş ilâmların tenfizini mümkün kılan bir kanun hükmünün veya fiilî uygulamanın bulunması.

b) İlâmın, Türk mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması veya davalının itiraz etmesi şartıyla ilâmın, dava konusu veya taraflarla gerçek bir ilişkisi bulunmadığı hâlde kendisine yetki tanıyan bir devlet mahkemesince verilmiş olmaması.

c) Hükmün kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması.

ç) O yer kanunları uyarınca, kendisine karşı tenfiz istenen kişinin hükmü veren mahkemeye usulüne uygun bir şekilde çağrılmamış veya o mahkemede temsil edilmemiş yahut bu kanunlara aykırı bir şekilde gıyabında veya yokluğunda hüküm verilmiş ve bu kişinin yukarıdaki hususlardan birine dayanarak tenfiz istemine karşı Türk mahkemesine itiraz etmemiş olması[44]. 

Berna Berfin KAYA

 

[1] Türk milletlerarası özel hukukunda tanıma ve tenfize ilişkin yasal düzenlemelerin gelişimi konusunda ayrıntılı bilgi için bkz. Nuray Ekşi, Yabancı Mahkeme Kararlarının Tanınması ve Tenfizi, 2. Baskı, İstanbul, Beta Basım, 2020, s. 15-28; Şeref Ertaş, “Yabancı İlamların Tanınması ve Tenfizi”, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 3, S. 1-4, 1986, s. 388-390.

[2] 12.12.2007 tarih ve 26728 sayılı Resmî Gazete (https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2007/12/20071212-1.htm); T.C. Cumhurbaşkanlığı Mevzuat Bilgi Sistemi (https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5718.pdf) (E.T.: 26.07.2021).

[3] 22.05.1982 tarih ve 17701 sayılı Resmî Gazete (https://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/17701.pdf) (E.T.: 26.07.2021).

[4] Cemal Şanlı, Emre Esen, İnci Ataman-Figanmeşe, Milletlerarası Özel Hukuk, 8. Bası, İstanbul, Beta Basım, 2020, s. 560; Ekşi, s. 30; Vahit Doğan, Milletlerarası Özel Hukuk, 6. Baskı, Ankara, Savaş Yayınevi, 2020, s. 116; Berivan Gökçenay, “Türkiye’de Tanınması ve Tenfizi Mümkün Mahkeme Kararları”, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayımlanmamış doktora tezi, İstanbul, 2009, s. 41.

[5] Şanlı, Esen, Ataman-Figanmeşe, s. 560; Ergin Nomer, Devletler Hususî Hukuku, Yenilenmiş 21. Bası, İstanbul, Beta Basım, 2015, s. 500; Ekşi, s. 2-3; Gökçenay, s. 40.

[6] Ekşi, s. 314; Aysel Çelikel, B. Bahadır Erdem, Milletlerarası Özel Hukuk, 16. Bası, İstanbul, Beta Basım, 2020, s. 714; Şanlı, Esen, Ataman-Figanmeşe, s. 563; Gökçenay, s. 40.

[7] Tuğrul Arat, “Yabancı İlâmların Tanınması ve Tenfizi”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 21, S. 1-4, 1964, s. 496; Çelikel, Erdem, s. 714; Gökçenay, s. 40.

[8] Ekşi, s. 2-3.

[9] Şanlı, Esen, Ataman-Figanmeşe, s. 624-625.

[10]Yabancı ülke adlî veya idarî makamlarınca verilen boşanma kararlarının nüfus kütüğüne tescili

MADDE 27/A – (Ek: 17/4/2017-KHK-690/4 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7077/3 md.)

(1) Yabancı ülke adlî veya idarî makamlarınca boşanmaya, evliliğin butlanına, iptaline veya mevcut olup olmadığının tespitine ilişkin olarak verilen kararlar; bizzat veya vekilleri aracılığıyla tarafların birlikte veya taraflardan birinin ölmüş ya da yabancı olması halinde Türk vatandaşı olan diğer taraf veya vekilinin tek başına başvurması, verildiği devlet kanunlarına göre konusunda yetkili adlî veya idarî makam tarafından verilmiş ve usulen kesinleşmiş olması ve Türk kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması şartlarıyla nüfus kütüğüne tescil edilir.

(2) Nüfus kütüğüne yapılacak tescil işlemleri, yurt dışında kararın verildiği ülkedeki dış temsilcilikler, yurt içinde ise Bakanlık tarafından belirlenen nüfus müdürlükleri tarafından yapılır.

(3) Bu maddede sayılan şartlar yerine getirilmediği gerekçesiyle tescil talebi reddedilen kararların Türkiye’de tanınması, 27/11/2007 tarihli ve 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun uyarınca yapılır.

(4) Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Bakanlık tarafından yönetmelikle belirlenir.” T.C. Cumhurbaşkanlığı Mevzuat Bilgi Sistemi (https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5490.pdf) (E.T.: 26.07.2021).

[11] Ekşi, s. 3.

[12] Tanıma ve tenfize ilişkin Türkiye’nin taraf olduğu milletlerarası sözleşmelerden bazılarında yer alan hükümler yönünden ayrıntılı bilgi için bkz. Şanlı, Esen, Ataman-Figanmeşe, s. 625-642.

[13] T.C. Cumhurbaşkanlığı Mevzuat Bilgi Sistemi (https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5718.pdf) (E.T.: 26.07.2021).

[14] Doğan, s. 115.

[15] Şanlı, Esen, Ataman-Figanmeşe, s. 560; Çelikel, Erdem, s. 715.

[16] Doğan, s. 115; Şanlı, Esen, Ataman-Figanmeşe, s. 560; Mehmet Köle, “Yabancı Mahkeme Kararlarının Tanıma ve Tenfizinde Usul”, Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 21, S. 34, 2016, s. 46.

[17] Doğan, s. 115; Şanlı, Esen, Ataman-Figanmeşe, s. 563.

[18] Arat, s. 461; Çelikel, Erdem, s. 714.

[19] Ertaş, s. 371; Şanlı, Esen, Ataman-Figanmeşe, s. 563; Doğan, s. 115; Nomer, s. 508.

[20] Şanlı, Esen, Ataman-Figanmeşe, s. 564; Doğan, s. 115; Ekşi, s. 339.

[21] Nomer, s. 508.

[22] Yargıtay 11. HD’nin 16.01.2019 tarih ve 2018/2555 E. 2019/391 K. sayılı kararı, Yargıtay Karar Arama (https://karararama.yargitay.gov.tr) (E.T.: 26.07.2021).

[23] Doğan, s. 117; Ekşi, s. 117; Çelikel, Erdem, s. 709.

[24] Ekşi, s. 117; Doğan, s. 117.

[25] Köle, s. 46.

[26] Şanlı, Esen, Ataman-Figanmeşe, s. 567; Çelikel, Erdem, s. 709; Doğan, s. 118.

[27] Köle, s. 46; Şanlı, Esen, Ataman-Figanmeşe, s. 567; Çelikel, Erdem, s. 709.

[28]Yabancı ülke adlî veya idarî makamlarınca verilen boşanma kararlarının nüfus kütüğüne tescili

MADDE 27/A – (Ek: 17/4/2017-KHK-690/4 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7077/3 md.)

(1) Yabancı ülke adlî veya idarî makamlarınca boşanmaya, evliliğin butlanına, iptaline veya mevcut olup olmadığının tespitine ilişkin olarak verilen kararlar; bizzat veya vekilleri aracılığıyla tarafların birlikte veya taraflardan birinin ölmüş ya da yabancı olması halinde Türk vatandaşı olan diğer taraf veya vekilinin tek başına başvurması, verildiği devlet kanunlarına göre konusunda yetkili adlî veya idarî makam tarafından verilmiş ve usulen kesinleşmiş olması ve Türk kamu düzenine açıkça aykırı bulunmaması şartlarıyla nüfus kütüğüne tescil edilir.

(2) Nüfus kütüğüne yapılacak tescil işlemleri, yurt dışında kararın verildiği ülkedeki dış temsilcilikler, yurt içinde ise Bakanlık tarafından belirlenen nüfus müdürlükleri tarafından yapılır.

(3) Bu maddede sayılan şartlar yerine getirilmediği gerekçesiyle tescil talebi reddedilen kararların Türkiye’de tanınması, 27/11/2007 tarihli ve 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun uyarınca yapılır.

(4) Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Bakanlık tarafından yönetmelikle belirlenir.” T.C. Cumhurbaşkanlığı Mevzuat Bilgi Sistemi (https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5490.pdf) (E.T.: 26.07.2021).

[29] Ekşi, s. 3.

[30] T.C. Cumhurbaşkanlığı Mevzuat Bilgi Sistemi (https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5490.pdf) (E.T.: 26.07.2021)

[31] Çelikel, Erdem, s. 709.

[32] Nomer, s. 503.

[33] Nomer, s. 503; Doğan, s. 119.

[34] Şanlı, Esen, Ataman-Figanmeşe, s. 568; Doğan, s. 117.

[35] Nomer, s. 504-505; Şanlı, Esen, Ataman-Figanmeşe, s. 568; Köle, s. 47.

[36] Doğan, s. 120; Şanlı, Esen, Ataman-Figanmeşe, s. 569.

[37] Doğan, s. 120; Pelin Güven, Tanıma – Tenfiz (Yabancı Mahkeme Kararlarının Tanınması ve Tenfizi), Ankara, Yetkin Yayınları, 2013, s. 39; Köle, s. 47; Şanlı, Esen, Ataman-Figanmeşe, s. 569.

[38] Doğan, s. 120; Şanlı, Esen, Ataman-Figanmeşe, s. 570.

[39] Çelikel, Erdem, s. 712; Doğan, s. 121.

[40] Güven, s. 48; Şanlı, Esen, Ataman-Figanmeşe, s. 574; Doğan, s. 121; Çelikel, Erdem, s. 712; Nomer, s. 501.

[41] Şeklî kesinlik taşıyan mahkeme kararlarının aynı zamanda maddi anlamda kesin hüküm niteliğinde olduğu, dolayısıyla kesinleşmeden anlaşılması gerekenin hem maddi hem şeklî kesinleşme olduğu yönündeki görüşler için bkz. Şanlı, Esen, Ataman-Figanmeşe, s. 574; Çelikel, Erdem, s. 711.

[42] Doğan, s. 121; Banu Şit, “Yabancı Mahkeme Kararlarının Tanınması ve Tenfizinde Kesinleşme Şartı”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 15, S. 1, 2011, s. 62-63.

[43] Şanlı, Esen, Ataman-Figanmeşe, s. 560.

[44] T.C. Cumhurbaşkanlığı Mevzuat Bilgi Sistemi (https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5718.pdf) (E.T.: 26.07.2021).