Noterlerin Hukuki Sorumluluğu

Noterlerin Hukuki Sorumluluğu

I. Genel Olarak

Noterlik, hukuki güvenliğin sağlanması ve hukuki anlaşmazlıkların doğumunun engellenmesi amacıyla kamusal yetkinin kullanıldığı, bunun da güvenilir belge düzenleme ve onaylama suretiyle gerçekleştirildiği bir meslek türüdür[1].

Hukukumuzda noterlik mesleğine ilişkin düzenlemeler esas olarak 1972 yılında yürürlüğe giren 1512 sayılı Noterlik Kanununda[2] yer almaktadır. Ayrıca 13.07.1976 tarih ve 15645 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Noterlik Kanunu Yönetmeliği[3] ile Noterler Birliği Yönetim Kurulu tarafından kabul edilen Noterlik Mesleğinde Uyulması Zorunlu Etik Kurallar[4] başlıklı metinde de noterlik mesleği ile ilgili düzenlemeler mevcuttur.

1512 sayılı Kanunun 1. maddesinde noterlik mesleği, “Noterlik bir kamu hizmetidir. Noterler, hukuki güvenliği sağlamak ve anlaşmazlıkları önlemek için işlemleri belgelendirir ve kanunlarla verilen başka görevleri yaparlar[5]” şeklinde hüküm altına alınmıştır. Madde metninden görüleceği üzere noterlik bir kamu hizmeti olup, noterlerin esas itibarıyla görevleri belge ve işlemlere resmiyet kazandırmaktır[6]. Kamu hizmeti yerine getiren noterlerin atanması ve noterlik dairelerinin kurulması gibi hususlar Adalet Bakanlığı tarafından gerçekleştirilmektedir. Bununla birlikte mali yönden bağımsız olan noterler, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 66. maddesi uyarınca -vergi hukuku hükümlerine göre- serbest meslek erbabı sayılmaktadırlar[7]. Açıklanan bu hususlarla birlikte, Kanunda noterlerin hukuki statüsü açıkça belirtilmediğinden, öğretide noterlerin memur veya serbest meslek sahibi kişiler olarak tanımlanamayacağı, dolayısıyla noterlerin kendilerine özgü (sui generis) bir hukuki statülerinin olduğu ifade edilmektedir[8].

1512 sayılı Kanunun 40. maddesi uyarınca noterlik dairesi resmi daire sayılmaktadır. Ayrıca aynı Kanunun 82. maddesinde açıkça düzenlendiği üzere, ilgililerin istemi üzerine belgelendirilen işlemler resmi sayılmakta ve noterce düzenlenen hukuki işlemler, sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli kabul edilmektedir[9]. Öte yandan Kanunun 53. maddesi uyarınca noterler, kanunların emredici hükümlerine aykırı hususlarda işlem yapamazlar.

Noterlerin kamu hizmeti yerine getirmesi, güvenilir belge düzenleme ve onaylama işlemini üstlenmeleri, düzenledikleri belgelerin sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olması gibi hususlar, noterlerin toplum nezdinde güvenilir kişi olarak sayılmalarını ve noterlik işlemlerine de güven duyulmasını beraberinde getirmiştir. Noterlere ve noterlik işlemlerine duyulan bu güven nedeniyle noterlerin sorumluluklarının kanunla ayrıca ve açıkça düzenlenmesi ihtiyacı ortaya çıkmıştır. Nitekim Kanunun 160. maddesinde noterlerin cezai sorumluluğu, 162. maddesinde ise hukuki sorumluluğu hüküm altına alınmıştır. Kanunun 160. maddesi uyarınca, noterlik dairesinde çalışan katiplerin ve katip adaylarının görevlerinden dolayı işledikleri suçlara iştiraki bulunmadığı takdirde noterler, bu kişiler üzerindeki gözetim ve denetim görevini yerine getirmemeleri nedeniyle 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 257. maddesinin 2. fıkrasına göre cezalandırılmaktadır.

TCK’nin 257. maddesinde düzenlenen görevi kötüye kullanma suçu özgü suç niteliğinde olup maddede düzenlenen ve suç teşkil eden eylem kamu görevlileri tarafından işlenmelidir. O hâlde 1512 sayılı Kanun, noterlerin cezai sorumluluğu konusunda TCK hükümlerine atıf yaptığından, noterlerin de ceza hukuku hükümlerine göre kamu görevlisi gibi sorumlu kabul edildiğini söylemek mümkündür. TCK’nin 6. maddesinde kamu görevlisi, “kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi[10]” şeklinde tanımlanmış olup noter, bu tanıma istinaden kamusal faaliyet yerine getiren kişidir.

 

II. Hukuki Sorumluluğun Kapsamı ve Niteliği

1512 sayılı Kanunun 162. maddesinin 1. fıkrasında noterlerin hukuki sorumluluğuna ilişkin, “Stajiyer, katip ve katip adayları tarafından yapılmış olsa bile noterler, bir işin yapılmamasından veya hatalı yahut eksik yapılmasından dolayı zarar görmüş olanlara karşı sorumludurlar” düzenlemesi yer almaktadır.

Madde metninde noterlerin, noterlik dairesinde çalışan stajyer, katip ve katip adaylarının işlemleri nedeniyle sorumluluğu düzenlenmiş olmakla birlikte, öğretide söz konusu maddenin kapsamına noterlerin bizzat gerçekleştirdiği işlemler nedeniyle sorumluluklarının da dâhil olduğu, buna göre söz konusu madde uyarınca noterlerin bizzat sorumluluğu ile noterlerin çalışanları nedeniyle sorumluluğu şeklinde bir ayrım yapılabileceği ifade edilmiştir[11].

Bu ikili ayrımın yanı sıra, noterlerin hukuki sorumluluğuna ilişkin öğretide tartışmalı olan bir diğer husus, noterlik dairesinde işlem yaptıran kişiye karşı sorumluluk ile noterlik dairesinde yapılan işlem nedeniyle üçüncü kişilerin uğradığı zararlara ilişkin sorumluluğun niteliğidir. Nitekim kanun koyucu, noterlikte yapılan bir işlem nedeniyle zarar gören kişilere karşı sorumluluğu tek bir hükümle düzenlemeyi tercih etmiş, zarar gören kişiler yönünden bir ayrım yapmamıştır. Noterin iş sahibi ve üçüncü kişilere karşı sorumluluğunun belirlenmesinde yapılan bu ayrım ise özellikle zarar ve tazminatın belirlenmesi, zamanaşımı, yetkili mahkeme gibi hususlarda önem arz etmektedir[12].

Bir görüşe göre, noter ile noterlik dairesinde işlem yaptıran kişi arasındaki hukuki ilişki bir sözleşmeye dayanmakla birlikte, bu sözleşme kanunlarda düzenlenen herhangi bir sözleşme türüne benzemediğinden bu ilişkiye 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun genel hükümleri uygulanmalıdır[13]. Noterle iş sahibi arasındaki ilişkinin bir özel hukuk sözleşmesine dayandığını ifade eden bazı yazarlar ise, noterin belli bir ücret karşılığında iş sahibinin talep ettiği işi yaptığını, bu nedenle noter ile iş sahibi arasındaki bu sözleşme ilişkisine vekâlet sözleşmesinin hükümlerinin uygulanabileceğini kabul etmektedir[14].

Hukukumuzda baskın olan ve Yargıtay kararlarına da yansıyan görüşe göre ise, noter, iş sahibine karşı TBK’de düzenlenen haksız fiil hükümlerine göre sorumludur[15]. Bu bağlamda Ulukapı, noterlerin sorumluluğunu 4721 sayılı Türk Medeni Kanununda düzenlenen tapu sicilinin tutulmasından dolayı devletin sorumluluğu hükümlerine benzetmektedir. Yazar, TMK’de düzenlenen tapu sicilinin tutulmasıyla noterlik işlemlerine duyulan güvenin birbirine benzer nitelikte olduğunu, TMK uyarınca kabul edilen kusursuz sorumluluğun esaslarının noterlerin sorumluluğuna da uygulanabileceğini ifade etmektedir[16]. Buna karşılık Nart ise, noterlerin, bizzat yerine getirdikleri işlemler nedeniyle ancak kusura dayanan haksız fiil hükümlerine göre sorumlu olabileceklerini; buna karşılık noterlerin, çalışanlarının işlemleri nedeniyle kusura dayanmayan haksız fiil sorumluluğu hükümlerine göre sorumlu olduklarını savunmuştur[17].

Noterlik işleminin tarafı olan kişiler yönünden hukuki sorumluluğun niteliği tartışmalı olmakla birlikte, noter ile üçüncü kişi arasında herhangi bir sözleşme ilişkisi bulunmadığından, noterlik işlemleri nedeniyle zarar gören üçüncü kişilere karşı sorumluluğun niteliğinin tartışmasız şekilde haksız fiil sorumluluğu olduğu kabul edilmektedir[18].

Türk hukukunda haksız fiil hükümleri yönünden esas ilke kusur sorumluluğu olup, kusursuz sorumluluk hâlleri ancak istisnai durumlarda ve kanunla düzenlenmelidir. Bu anlamda öğretide farklı görüşler ileri sürülmekte birlikte[19], baskın görüş hukukumuzda 1512 sayılı Noterlik Kanununun 162. maddesi uyarınca noterler yönünden özel bir kusursuz sorumluluk hâlinin kabul edildiği, bir diğer ifadeyle noterlerin kusura dayanmayan haksız fiil hükümlerine göre sorumlu olduğu yönündedir[20]. Bununla birlikte kusursuz sorumluluğun kabul edilmesindeki ilkelere göre yapılan değerlendirmede bazı yazarlar noterlerin sorumluluğunun ağırlaştırılmış sebep sorumluluğu ilkesine dayandığını kabul etmektedirler. Bu görüşteki yazarlar, noterlerin kamu hizmeti yerine getirmeleri, günlük hayatta birçok hukuki işlemin temelinde bir noterlik belgesi bulunması, noterlerin üstlendikleri işlemlerdeki hatalar nedeniyle doğabilecek olumsuz sonuçların büyük önem arz etmesi ve dolayısıyla noterlik işlemlerinin kamu güvenini gerektirmesi, noterlerin sorumluluğu açısından kurtuluş kanıtının kabul edilmemesini gerekli kıldığından noterlerin sorumluluğunun ağırlaştırılmış sebep sorumluluğu olduğu ifade etmişlerdir[21].

Buna karşılık Erdoğan ise, “… hazırlanmasına noterin katılmış olduğu işlemlere tanınan kudret ve bu işlemlerde mevcut hatalar sebebiyle ortaya çıkabilen ciddi zararlar, noterlerin faaliyetinin önemli ölçüde tehlike arz eden faaliyet kapsamında değerlendirilmesine imkân tanımakta ve tehlike sorumluluğunun hukukî temeli olarak izah edilen görüş ile örtüşmektedir” diyerek noterlerin, hem kendileriyle işlem yapan kişiler hem yapılan işlemden dolayı zarar gören üçüncü kişiler yönünden sorumluluğunun tehlike esasına dayanan kusursuz haksız fiil sorumluluğu olduğunu savunmuştur[22].

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ise, 09.05.2018 tarih ve 2017/3-994 E. 2018/1048 K. sayılı kararında, noterlerin hukuki sorumluluğuna ilişkin görüşünü, “Görüleceği üzere noterlerin hukuki sorumluluğunu düzenleyen maddede, sorumluluğun bir şartı olarak kusurdan söz edilmemiştir. Bu sebeple noterlerin sorumluluğunun kusursuz sorumluluk olarak düzenlendiği anlaşılmaktadır. Buradaki sorumluluğun 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 66. ( mülga 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 55. ) maddesindeki sorumluluğun ağırlaştırılmış şekli olduğu Hukuk Genel Kurulunun 06.12.2013 gün ve 2013/4-335 E., 2013/1654 K. ve 27.05.2015 gün ve 2013/3-2329 E., 2015/1444 K. sayılı kararlarında vurgulanmıştır.

Doktrinde; noterlerin hukukî sorumluluğunun, nitelik itibarıyla ağırlaştırılmış sebep sorumluluğu olduğu ifade edilmektedir ( Tanrıver Süha, a.g.e.1993-2011, s.79 )[23]” şeklinde ifade ederek, noterlerin sorumluluğunun ağırlaştırılmış sebep sorumluluğu olduğunu ortaya koymuştur.

Berna Berfin KAYA

 

[1] Ömer Ulukapı, “Yargıtay Kararları Işığında Noterlerin Hukuki Sorumluluğu”, Selçuk Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 21, S. 1, 2013, s. 211.

[2] T.C. Cumhurbaşkanlığı Mevzuat Bilgi Sistemi, (https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.1512.pdf) (E.T.: 19.07.2021).

[3] T.C. Cumhurbaşkanlığı Mevzuat Bilgi Sistemi, (https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=5040&MevzuatTur=7&MevzuatTertip=5); 13.07.1976 tarih ve 15645 sayılı Resmî Gazete, (https://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/15645.pdf) (E.T.: 19.07.2021).

[4] Ömer Gören, Hak Arama ve Güvenilir Belge Bağlamında Karşılaştırmalı Avukatlık – Noterlik Hukuku, Ankara, Adalet Yayınevi, 2010, s. 12; Noterlik Rehberi, (https://www.noterlikrehberi.net/rehber/index.html?noterlik-etik-kurallari.html) (E.T.: 19.07.2021).

[5] T.C. Cumhurbaşkanlığı Mevzuat Bilgi Sistemi, (https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.1512.pdf) (E.T.: 19.07.2021).

[6] Ulukapı, s. 212; Ülgen Aslan Düzgün, “Noterlerin Mesleki Sorumluluk Sigortası”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 17, S. 1-2, 2013, s. 492.

[7] Gören, s. 41; Aslan Düzgün, s. 492.

[8] Leyla Müjde Kurt, “Noterlerin Hukuki Sorumluluğu”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 18, S. 2, 2014, s. 86; Ulukapı, s. 211.

[9] Hasan Tahsin Gökcan, Haksız Fiil Sorumluluğu ve Tazminat Hukuku, Genişletilmiş ve Güncellenmiş 4. Baskı, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2016, s. 473.

[10] T.C. Cumhurbaşkanlığı Mevzuat Bilgi Sistemi, (https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.5237.pdf) (E.T.: 19.07.2021).

[11] Gökcan, s. 473; Aslan Düzgün, s. 493; Ulukapı, s. 213.

[12] Gökcan, s. 474; Kurt, s. 88.

[13] Bu görüşü savunan yazar için bkz. Gökcan, s. 473, dn. 212.

[14] Aslan Düzgün, s. 493, ayrıca bu görüşü savunan yazarlar için bkz. dn. 7 ve Ulukapı, s. 215.

[15] Kurt, s. 90; Gökcan, s. 474; Ersin Erdoğan, “Noterlerin Hazırlanmasına Katılmış Oldukları Senetler Sebebiyle Zarar Gören Üçüncü Kişilere Karşı Hukukî Sorumluluğu”, Yıldırım Beyazıt Hukuk Dergisi, Sa. 1, 2016, s. 260; Hâluk Tandoğan, Kusura Dayanmayan Sözleşme Dışı Sorumluluk Hukuku, Ankara, Turhan Kitabevi, 1981, s. 84-85.

[16] Ulukapı, s. 215-216.

[17] Serdar Nart, “Noterlerin Hukukî Sorumluluğu”, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 11, Özel Sayı 2009, Basım 2010, s. 429-431.

[18] Gökcan, s. 474; Ulukapı, s. 215-216; Aslan Düzgün, s. 494; Kurt, s. 88; Erdoğan, s. 264-265.

[19] Nart, s. 429-431.

[20] Gökcan, s. 475; Erdoğan, s. 269; Ulukapı, s. 216-217.

[21] Gökcan, s. 475; Ulukapı, s. 221-222; Aslan Düzgün, s. 494; Nart, s. 431; Tandoğan, s. 84; Yusuf Memiş, “Noterlerin Hukukî Sorumluluğu”, Terazi Hukuk Dergisi, C. 10, S. 106, 2015, s. 95.

[22] Erdoğan, s. 273-274. Benzer yönde görüş için bkz. Kurt, s. 95.

[23] Kazancı Hukuk Otomasyon, (https://www.kazanci.com.tr) (E.T.: 19.07.2021).