İcra ve İflas Dairesi Görevlilerinin Hukuki Sorumluluğu

İcra ve İflas Dairesi Görevlilerinin Hukuki Sorumluluğu

I. Genel Olarak

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu md. 5’te, icra ve iflas dairesi görevlilerinin hukuki sorumluluğuna ilişkin “İcra ve İflas Dairesi görevlilerinin kusurlarından doğan tazminat davaları, ancak idare aleyhine açılabilir. Devletin, zararın meydana gelmesinde kusuru bulunan görevlilere rücu hakkı saklıdır. Bu davalara adliye mahkemelerinde bakılır” düzenlemesi mevcuttur.

İcra hukukunda, hakkın Devlet eliyle zorla yerine getirilmesini düzenleyen usule cebrî icra[1]; hakkın Devlet eliyle zorla yerine getirilmesini sağlayan Devlet organlarına ise icra teşkilatı denilmektedir[2]. İcra organları, asıl icra organları ve yardımcı icra organları olarak ikiye ayrılmaktadır[3]. Asıl icra organları icra dairesi, icra mahkemesi ve Yargıtayın icra ve iflas işleri ile görevli daireleri iken; yardımcı icra organları genel mahkemeler ile savcı ve adalet müfettişleri olarak kabul edilmektedir[4].

Bu çalışmanın konusunu ilgilendirmesi nedeniyle, kısaca icra dairesi ve görevlilerine değinmek gerekmektedir. İcra daireleri, icra işlerinde birinci derecede görevli olup icra teşkilatının temel organıdır. İİK md. 13 uyarınca icra daireleri her ne kadar icra mahkemesi hâkiminin gözetim ve denetimi altında olsa da, icra mahkemesine bağlı bir organ değildir[5].

İcra dairesinin başında bir icra müdürü bulunmakta, ayrıca dairede yeteri kadar icra müdür yardımcısı, icra katibi ile mübaşir, muhasip gibi yardımcı personel yer almaktadır. İcra müdürü, icra dairesinin sorumlu amiri konumundadır.

 

II. İcra ve İflas Dairesi Görevlilerinin Hukuki Sorumluluğu

İcra ve iflas dairesi görevlilerinin esas itibarıyla sorumluluğu üç şekilde ortaya çıkmaktadır. Bu çalışmanın konusunu oluşturan hukuki sorumluluğun yanı sıra, icra ve iflas daireleri görevlileri açısından ceza sorumluluğu ve disiplin sorumluluğu da mevcuttur[6].

İİK md. 5’te icra ve iflas dairesi görevlilerinin hukuki sorumluluğu hüküm altına alınmıştır. Bu bağlamda yukarıda bahsedildiği üzere, anılan madde icra ve iflas dairelerindeki müdürleri, yardımcıları, katipleri ve hizmetlileri kapsamına almaktadır[7].

Buna karşılık icra mahkemelerinde görev yapan hâkimlerin yargılama faaliyetleri sırasında ve bu faaliyetle ilgili verdikleri zararlar, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu md. 46 ve devamı kapsamında değerlendirilmektedir[8].

Önemle belirtmek gerekirse, 1985 yılında 3222 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önce, icra ve iflas dairesi görevlileri, görevleri sırasında kusurlarıyla verdikleri zararlardan dolayı şahsen sorumlu tutulmuşlardı. Dolayısıyla bu kişilerin, görevleri sırasında kusurlarıyla verdikleri zararlarda tazminat davası doğrudan kişilerin kendisine açılmaktaydı[9]. Öğretide Berkin, icra memurlarının haksız fiil sorumluluğuna ilişkin düzenlemenin gerekçesini “Böyle bir sorumluluk, icra memurlarının görevlerini daha dikkatle ve kusursuz olarak yapmalarını sağlamak amacile kabul edilmiştir[10]” şeklinde ifade etmiştir. Ayrıca yazar, icra memurlarının sorumluluğunun doğabilmesi için şahsi kusur (kast, ihmal ya da tedbirsizlik), zarar ve kusur ile zarar arasında illiyet bağının aynı anda mevcut olması gerektiğini ifade etmiştir[11].

İİK’de yapılan değişiklikten önce Devletin sorumluluğunun ikinci derece sorumluluk olduğu kabul edilmekteydi. Bu anlamda Devlet, kendi kusuru olmaksızın başkalarının kusurlu fiillerinden dolayı sorumlu tutulmaktaydı[12]. Devletin ikinci derece sorumlu olması nedeniyle, zarar gören, icra ve iflas dairesi görevlisine karşı açtığı tazminat davasında görevliden tazminat alamadığı takdirde ve oranda Devletten tazminat isteyebilmekteydi[13].

Buna karşılık 1985 yılında 3222 sayılı Kanunla[14] İİK’de yapılan değişiklikle birlikte, icra ve iflas dairesi görevlilerinin kusurlarından doğan tazminat davaları idare aleyhine açılır hâle gelmiştir. Bu durumda Devletin birinci derece sorumlu olduğu kabul edilmiş olup zarar gören kişiler, kusuru bulunan memura karşı doğrudan doğruya dava açamazlar[15]. Kuru, İİK’de yer alan ve değişikliğe uğrayan bu hükmün, Anayasa md. 129/5’te yer alan hükme uygun olduğunu ifade etmiştir[16].

Berna Berfin KAYA

 

[1] Hakan Pekcanıtez, Oğuz Atalay, Meral Sungurtekin Özkan, Muhammet Özekes, İcra ve İflâs Hukuku, İİK ve Temel Kanunlardaki Son Değişikliklere Göre Gözden Geçirilmiş 11. Bası, Ankara, Yetkin Yayınları, 2013, s. 102.

[2] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Tamamen Yeniden Yazılmış ve Genişletilmiş İkinci Baskı, Ankara, Adalet Yayınevi, 2013, s. 63.

[3] Pekcanıtez, Atalay, Sungurtekin Özkan, Özekes, s. 102; Kuru, İcra, s. 63.

[4] Pekcanıtez, Atalay, Sungurtekin Özkan, Özekes, s. 102, 124.

[5] Kuru, İcra, s. 63; Pekcanıtez, Atalay, Sungurtekin Özkan, Özekes, s. 105.

[6] Kuru, İcra, s. 98.

[7] Kuru, İcra, s. 98; Pekcanıtez, Atalay, Sungurtekin Özkan, Özekes, s. 112.

[8] Baki Kuru, Medenî Usul Hukuku El Kitabı Cilt II, Ankara, Yetkin Yayınları, 2020, s. 1798.

[9] Pekcanıtez, Atalay, Sungurtekin Özkan, Özekes, s. 112.

[10] Necmettin Berkin, “Cebri İcra Faaliyetinden Sorumluluk”, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mecmuası, C. 37, S. 1-4, İstanbul, 1971, s. 219.

[11] Berkin, s. 224.

[12] Halûk Tandoğan, Kusura Dayanmayan Sözleşme Dışı Sorumluluk Hukuku, Ankara, Turhan Kitabevi, 1981, s. 20.

[13] Tandoğan, s. 21.

[14] 15.06.1985 tarih ve 18785 sayılı Resmî Gazete (https://www.resmigazete.gov.tr/arsiv/18785.pdf) (E.T.: 19.07.2021).

[15] Pekcanıtez, Atalay, Sungurtekin Özkan, Özekes, s. 112; Kuru, İcra, s. 98.

[16] Kuru, İcra, s. 98. İİK’de ayrıca bir düzenleme yapılmaksızın Anayasa md. 129/5 hükmüne göre Devletin sorumluluğuna gidilmesinin mümkün olduğu yönündeki eleştiriler için bkz. Pekcanıtez, Atalay, Sungurtekin Özkan, Özekes, s. 113.