Hâkimlerin Hukuki Sorumluluğunun Kapsamı ve Şartları

Hâkimlerin Hukuki Sorumluluğunun Kapsamı ve Şartları

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu md. 46’da hâkim ifadesi kullanılmakla birlikte, hâkim teriminden kimlerin anlaşılması gerektiği belirtilmemiştir. Öğretide, Kanunda yer alan hâkim teriminin geniş anlamda kullanıldığı; söz konusu terimin tüm ilk derece mahkemesi ve bölge adliye mahkemesi hâkimlerini; Yargıtay ve Danıştay üyeleri ile başkanlarını; Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi, Uyuşmazlık Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi başkan ve üyeleri ve diğer hâkimleri kapsadığı ifade edilmiştir[1]. Buna karşılık Kuru, HMK md. 46 ve devamında yer alan hükümlerin ceza hâkimleri ve Cumhuriyet savcıları açısından uygulanmayacağını; ceza hâkimlerinin yargılama faaliyetlerinden dolayı Devlet aleyhine açılacak tazminat davalarının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu md. 141 ila 144 hükümleri arasında düzenlendiğini belirtmiştir[2].

HMK md. 46/1 uyarınca hâkimlerin yargılama faaliyeti sırasında verdikleri zararlardan dolayı Devletin sorumluluğu sınırsız değildir. Bir diğer söyleşiyle Devlet, Kanunda sayılan ve hâkimlerin ağır ihmal veya kastla verdikleri kararlardan dolayı sorumlu olmaktadır[3].

Hâkimlerin görevleri sırasında vermiş oldukları zararlardan dolayı Devletin sorumlu olması için, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununda yer alan haksız fiil sorumluluğuna ilişkin şartların gerçekleşmiş olması gerekmektedir[4]. Bir diğer söyleyişle somut olayda hukuka aykırı bir fiil, zarar, kusur ve fiil ile ortaya çıkan zarar arasında illiyet bağının bulunması gerekmektedir[5]. Ancak öğretide de belirtildiği üzere, Devlet aleyhine açılacak sorumluluk davasında, haksız fiil sorumluluğuna ilişkin genel hükümlere göre özellik arz eden bazı hususlar söz konusudur[6]. Zira -1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu döneminde olduğu gibi- HMK’de, hâkimlerin hukuka aykırı fiilleri ve dolayısıyla Devlet aleyhine sorumluluk davası açılabilecek hâller açıkça ve sınırlı sayı ilkesine tabi olmak üzere belirlenmiştir[7].

HMK md. 46/1’de yer alan ve altı bent hâlinde sayılan, hâkimlerin yargılama faaliyetleri dolayısıyla Devlet aleyhine tazminat davası açılabilecek hâller şunlardır:

1. Kayırma veya taraf tutma yahut taraflardan birine olan kin veya düşmanlık sebebiyle hukuka aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.

2. Sağlanan veya vaat edilen bir menfaat sebebiyle kanuna aykırı bir hüküm veya karar verilmiş olması.

3. Farklı bir anlam yüklenemeyecek kadar açık ve kesin bir kanun hükmüne aykırı karar veya hüküm verilmiş olması.

4. Duruşma tutanağında mevcut olmayan bir sebebe dayanılarak hüküm verilmiş olması.

5. Duruşma tutanakları ile hüküm veya kararların değiştirilmiş yahut tahrif edilmiş veya söylenmeyen bir sözün hüküm ya da karara etkili olacak şekilde söylenmiş gibi gösterilmiş ve buna dayanılarak hüküm verilmiş olması.

6. Hakkın yerine getirilmesinden kaçınılmış olması.

Yukarıda da ifade edildiği üzere, HMK md. 46’da sayılan bu hâllerden biri veya birkaçı sebebiyle Devlet aleyhine açılacak sorumluluk davasında, hâkimlerin söz konusu sebeplerle ilgili ağır ihmal veya kastla hareket etmiş olması gerekmektedir. Nitekim Kılıçoğlu, HUMK döneminde de benzer nitelikte olan sorumluluk hâllerinde hâkimin kusurunun belirlenmesine ilişkin görüşünü “Hâkimin kusurunu tayin ve ihmalini takdir ederken müsamahalı davranmak gerekir. Bu hususta kanunun açık ve amir hükümlerine aykırılık ile basit tefsir ve takdir hatalarını ayırmalıyız. Özellikle takdir konusunda kusur ancak hâkimin vazifesini açıkça suistimal etmesi halinde söz konusu olmalıdır” şeklinde ifade etmiştir[8].

Öte yandan hâkimlerin vermiş oldukları hukuka aykırı kararlara karşı tarafların kanun yoluna başvurma imkânları mevcuttur. Bu nedenle öğretide, tarafların hükme karşı istinaf veya temyiz kanun yoluna başvurma hakkını kullanmadan Devlet aleyhine tazminat davası açmaları hâlinde bu durumun, TBK md. 52 uyarınca zarar görenin ortak kusuru olarak tazminattan indirim sebebi yapılabileceği ifade edilmiştir[9].

Devlet aleyhine açılacak sorumluluk davasında bir diğer önemli husus, tazminat talebinde bulunan kişi, somut olayda HMK md. 46’da yer alan durumlardan biri veya birkaçının bulunduğunu, hâkimin olayda ağır ihmal veya kastının olduğunu, verilen karar nedeniyle zarara uğradığını ve zarar ile hâkimin fiili arasında illiyet bağı olduğunu ispat etmelidir[10].

Son olarak HMK md. 46/2 uyarınca, Devlet aleyhine tazminat davası açılması, ilgili hâkime karşı bir ceza soruşturmasının yapılması veya mahkûmiyet şartına bağlanamaz.

Berna Berfin KAYA

 

[1] Hakan Pekcanıtez, Pekcanıtez Usûl Medenî Usûl Hukuku Cilt I, 15. Bası, İstanbul, Oniki Levha Yayıncılık, 2017, s. 357; Dilek Karademir, “Son Kanun Değişiklikleri Işığında Hâkimin Hukuki Sorumluluğu”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Sayı 119, 2015, s. 251; Ejder Yılmaz, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi Cilt I, 3. Baskı, Ankara, Yetkin Yayınları, 2017, s. 1068. Ayrıca Yargıtayın, HUMK döneminde ilgili maddeler kapsamına Yargıtay üyelerinin dâhil olmadığına ilişkin görüşü için bkz. Yılmaz, s. 1069.

[2] Baki Kuru, Medenî Usul Hukuku El Kitabı Cilt II, Ankara, Yetkin Yayınları, 2020, s. 1798, dn. 5, s. 1803-1804.

[3] Pekcanıtez, s. 358.

[4] Ahmet M. Kılıçoğlu, “Hâkimlerin Hukuki Sorumluluğu”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 30, S. 1, Ankara, 1973, s. 242; Pekcanıtez, s. 366; Karademir, s. 244.

[5] Kuru, s. 1800; Yılmaz, s. 1074.

[6] Kılıçoğlu, s. 242; Karademir, s. 244; Pekcanıtez, s. 359.

[7] Kılıçoğlu, s. 242; Pekcanıtez, s. 359; Karademir, s. 259; Kuru, s. 1799.

[8] Kılıçoğlu, s. 249.

[9] Kılıçoğlu, s. 232, 250; Pekcanıtez, s. 358; Karademir, s. 261.

[10] Karademir, s. 261; Kılıçoğlu, s. 250-251; Yılmaz, s. 1078.