Hâkimlerin Hukuki Sorumluluğu

Hâkimlerin Hukuki Sorumluluğu

Hâkimlerin, yaptıkları görevin önemi sebebiyle kendilerine tanınan teminat ve bağımsızlığa karşı, diğer kamu görevlilerinden farklı bir sorumluluğa tabi tutuldukları ifade edilmektedir[1]. Nitekim hâkimlerin görevlerinde bağımsız ve teminatlara sahip olmaları, onların görevlerini yerine getirirken mutlak anlamda serbest oldukları ve görevlerinden dolayı hiçbir sorumlulukları bulunmadığı şeklinde anlaşılmamalıdır[2].

Bu bağlamda hâkimlerin hukuki, cezai ve disiplin sorumlulukları olduğu kabul edilmektedir[3]. Hâkimlerin, yargılama faaliyetleri sırasında ceza kanunlarına göre suç teşkil eden fiilleri nedeniyle cezalandırılmaları cezai sorumluluk alanıyla ilgilidir. Buna karşılık hâkimlerin disiplin sorumluluğu, disiplin cezasını gerektiren bir fiilinden dolayı idare hukuku esaslarına göre bir ceza almasıyla ilgilidir[4]. Hâkimlerin hukuki sorumluluğu ise, hâkimlerin yargılama görevini yerine getirdikleri sırada verdikleri zarardan dolayı zarar görenlerin tazminat davası açmasıyla ilgilidir[5].

Hukuki sorumluluk ile ilgili düzenlemeler, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu md. 46 ve devamında yer almaktadır. HMK md. 46/1’de “Hâkimlerin yargılama faaliyetinden dolayı … Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir” denilerek, hâkimlerin hukuki sorumluluğu açıkça hüküm altına alınmış ve tazminat davasının Devlet aleyhine açılacağı belirlenmiştir.

Önemle belirtmek gerekirse, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu döneminde hâkimler, yargı görevini yerine getirdikleri sırada vermiş oldukları zararlardan dolayı bizzat sorumlu tutulmuşlardı[6]. HUMK md. 573’te hâkimlerin hukuken sorumlu tutulabileceği -kast veya ağır kusura dayanan- hâller yedi bent hâlinde sayılmış ve tazminat davası ayrı bir usule tabi kılınmıştı[7]. Bu dönemde Devletin, hâkimin fiilinden dolayı sorumlu tutulup tutulamayacağı ise öğretide tartışma konusu olmuştur. Bir kısım yazarlar, hâkimin sorumluluğunun olduğu durumlarda Devletin de sorumlu tutulmasını gerektiğini ifade etmişlerdir. Buna göre kimi yazarlar Devletin sorumluluğunu 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi md. 48 (hükmi şahsın, organının kusurundan sorumlu olması); diğer bazı yazarlar da 818 sayılı Borçlar Kanunu md. 55 (istihdam edenlerin sorumluluğu) hükümlerine dayandırarak açıklamıştır[8]. Buna karşılık bir kısım yazarlar ise Devletin, hâkimlerin hukuki sorumluluğuna neden olan durumlarda sorumlu tutulamayacağını savunmuşlardır[9].

Kanun koyucu, 14 Şubat 2011 tarih ve 27846 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 6110 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun md. 14[10] ile, HUMK md. 573’te hâkimlerin hukuki sorumluluğuna ilişkin esaslı bir değişiklik yaparak maddenin 1. fıkrasının 1. cümlesinin “Hâkimlerin yargılama faaliyetlerinden dolayı aşağıdaki sebeplere dayanılarak Devlet aleyhine tazminat davası açılabilir” olarak düzenlenmesine karar vermiş; bu şekilde hukuk sistemimizde -HMK yürürlüğe girmeden önce- hâkimlerin yargılama faaliyetleri nedeniyle verdikleri zararlardan dolayı Devletin birinci derecede sorumlu olacağı kabul edilmiştir.

01 Ekim 2011 tarihinde yürürlüğe giren HMK md. 46’nın açık hükmü de hâkimlerin bizzat sorumluluğu yerine Devletin birinci derecede sorumluluğunu kabul etmektedir[11]. Bu doğrultuda hâkimlerin, görevlerini yerine getirirken yapmış oldukları işlemler veya vermiş oldukları kararlardan dolayı zarar görenler, hâkime değil, Devlet aleyhine tazminat davası açma imkânına sahiptirler. 2011 yılında HUMK’de yapılan değişiklik ile sonradan yürürlüğe giren HMK’de yer alan düzenlemelerin kaynağını ise Anayasa md. 129/5 oluşturmaktadır. Nitekim Anayasa md. 129/5 “Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabilir” hükmünü amirdir. Benzer şekilde 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu md. 13[12]’te de devlet memurları açısından aynı esas kabul edilmiştir. Bu bağlamda hâkimlerin hukuki sorumluluğu açısından Anayasa hükmüne uygun bir düzenleme yapıldığı, ayrıca bu şekilde zarar görenler açısından da bir güvence getirildiği ifade edilmiştir[13].

Devletin birinci derece sorumlu tutulmasının nedenlerinden biri de, hâkimlerin doğrudan sorumluluk davasıyla karşı karşıya kalmalarının önlenmesi amacı olduğu belirtilmektedir[14]. Nitekim HUMK döneminde Devletin, hâkimlerin fiilleri nedeniyle sorumlu tutulması gerektiğini savunan Kılıçoğlu, konuya ilişkin görüşünü “Hâkimin hukukî sorumluluğunu kabul edip bu sorumluluğun neticesine şahsen katlanacağını, devlete bu hususta hiçbir mükellefiyet yüklenemeyeceğini savunma, bir anlamda hâkimin hukukî sorumluluğu müessesesini işletmez hale getirecektir. Bugün ülkemizde, verilen haksız bir karar dolayısiyle doğan, örneğin yüz bin liralık bir zararı şahsen ödeyebilecek hâkim çok azdır. Bu gerçek karşısında devletin kazaî faaliyetlerinden dolayı sorumluluğunu kabul etmek zarureti doğmaktadır[15]” şeklinde ifade etmiştir.

Öte yandan günümüzde hâkimlerin yargılama faaliyetleri sırasında verdikleri zararlar nedeniyle Devletin sorumlu olduğu kabul edilerek, zarar görenin zararını tam ve eksiksiz olarak tahsil edebilmesi de amaçlanmıştır[16]. Ancak hâkimlerin hukuki sorumluluğa ilişkin usul kanunlarımızda yapılan değişiklikler sonucunda hâkimler, yargılama faaliyeti sırasında vermiş oldukları zararlardan dolayı tamamen sorumsuz kılınmış değildir. Nitekim HMK md. 46/3’te yer alan “Devlet, ödediği tazminat nedeniyle, sorumlu hâkime ödeme tarihinden itibaren bir yıl içinde rücu eder” düzenlemesi ile hâkimler, ikinci derecede sorumlu tutulmuşlardır[17]. Anılan hükmün emredici olması nedeniyle, tazminat ödemeye mahkûm edilen Devlet, sorumlu olan hâkime ödediği tazminat nedeniyle rücu edecektir; bir diğer söyleyişle, Devletin bu konuda takdir yetkisi bulunmamaktadır[18].

HMK md. 46 ve devamında yer alan maddeler, hâkimlerin yargısal faaliyetleri sırasında bu faaliyetle ilgili verdikleri zararlar açısından uygulanmaktadır. Buna karşılık hâkimlerin, yargılama faaliyeti sırasında olmakla birlikte bu faaliyetle ilgisi olmayan veya yargılama faaliyeti dışında bir fiille başkalarına zarar vermeleri hâlinde (örneğin hâkimin, görevini ifa ederken, göreviyle ilgisi olmayacak şekilde bir kimseye hakaret etmesi gibi) 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu md. 49 ve devamında yer alan haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümler uygulama alanı bulacak ve genel mahkemelerde hâkime doğrudan tazminat davası açılacaktır[19].

Berna Berfin KAYA

 

[1] Hakan Pekcanıtez, Pekcanıtez Usûl Medenî Usûl Hukuku Cilt I, 15. Bası, İstanbul, Oniki Levha Yayıncılık, 2017, s. 356.

[2] Ahmet M. Kılıçoğlu, “Hâkimlerin Hukuki Sorumluluğu”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 30, S. 1, Ankara, 1973, s. 231.

[3] Kılıçoğlu, s. 232; Pekcanıtez, s. 356.

[4] Kılıçoğlu, s. 232.

[5] Kılıçoğlu, s. 232.

[6] Kılıçoğlu, s. 232; Pekcanıtez, s. 356. Ayrıca HUMK döneminde hâkimlerin hukuki sorumluluğuna ilişkin öğretide yer alan tartışmalar için bkz. Kılıçoğlu, s. 233-235.

[7] Kılıçoğlu, s. 237-238.

[8] Konuya ilişkin detaylı bilgi için bkz. Kılıçoğlu, s. 263-264.

[9] Kılıçoğlu, s. 265-266. Ayrıca Kılıçoğlu, bu konuda süregelen tartışmalarla ilgili görüşünü, “Bizce devletin kazaî faaliyetlerden dolayı sorumluluğunu hükmî şahsın sorumluluğuna ilişkin MK. muzun 48. maddesine dayandırmak mümkündür. Sözü geçen maddeye yargı organlarının da sokulması için hiçbir engel yoktur. Hâkimler yargılama faaliyetinde bulunurken «yargı organı» olarak hareket etmektedirler. Organın faaliyetinden dolayı hükmi şahsın sorumluluğunu tanzim eden MK. nun 48. maddesine, bir organ olduğunu kabul ettiğimiz yargı organı da dahil edilebilir. Böylece devlet hâkimin haksız ve sorumluluğunu gerektiren kararından dolayı vatandaşın uğradığı zarardan birinci derecede sorumlu tutulmalı; devlet bu zararı tazmin ettikten sonra kusurlu olan hâkime rücu edebilmelidir” şeklinde ifade etmiştir(bkz. Kılıçoğlu, s. 266).

[10] 14 Şubat 2011 tarih ve 27846 sayılı Resmî Gazete (https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2011/02/20100214-1-3.htm) (E.T.: 19.07.2021).

[11] Pekcanıtez, s. 357.

[12]Kişiler kamu hukukuna tabi görevlerle ilgili olarak uğradıkları zararlardan dolayı bu görevleri yerine getiren personel aleyhine değil, ilgili kurum aleyhine dava açarlar”. T.C. Cumhurbaşkanlığı Mevzuat Bilgi Sistemi (https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=657&MevzuatTur=1&MevzuatTertip=5) (E.T.: 19.07.2021).

[13] Ejder Yılmaz, Hukuk Muhakemeleri Kanunu Şerhi Cilt I, 3. Baskı, Ankara, Yetkin Yayınları, 2017, s. 1066.

[14] Pekcanıtez, s. 357.

[15] Kılıçoğlu, s. 266. Benzer yönde görüş için bkz. Yılmaz, s. 1066.

[16] Pekcanıtez, s. 358.

[17] Pekcanıtez, s. 369.

[18] Pekcanıtez, s. 358.

[19] Dilek Karademir, “Son Kanun Değişiklikleri Işığında Hâkimin Hukuki Sorumluluğu”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Sayı 119, 2015, s. 274.