Boşanma Davasında Maddi Tazminata Hükmedilmesi

Boşanma Davasında Maddi Tazminata Hükmedilmesi

4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 174. maddesi uyarınca maddi tazminata hükmedilebilmesi için, öncelikle taraflar hakkında boşanma kararı verilmesi gerekmektedir[1]. Ancak maddi tazminat talebi boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren bir yıllık zamanaşımı süresi içinde de ileri sürülebileceğinden, boşanma davasından ayrı olarak tazminata hükmedilmesi yine mümkündür. Nitekim bahsi geçen maddede “eşler” yerine “taraflar” ifadesinin kullanılması da bu duruma hizmet etmektedir[2].

TMK’nin 176. maddesi, boşanma sonucunda hükmedilecek tazminat ve nafakanın ödenme biçimini hüküm altına almıştır. Anılan madde uyarınca, maddi tazminatın toptan veya somut olayın özelliklerine göre irat biçiminde ödenmesine karar verilecektir.

TMK’nin 174. maddesinde, boşanma davasında kusursuz veya daha az kusurlu olan tarafa “uygun bir maddî tazminat” ödeneceği öngörüldüğünden, tazminat miktarının belirlenmesi hâkimin takdir yetkisindedir. Zira öğretide de ifade edildiği üzere, anılan madde ile amaçlanan, tazminat talep eden eşin uğradığı bütün zararın giderilmesi değil, ancak eşlerden birinin boşanma nedeniyle ekonomik olarak düşeceği zor durumun kısmen telafi edilmesidir[3]. Bu bağlamda maddi tazminatın miktarı belirlenirken eşlerin ekonomik ve sosyal durumu; tazminat yükümlüsünün ödeme gücü; evlilik birliğinin süresi; eşlerin yaşı ile tekrar evlenme ihtimalleri; eşlerin kusur durumu; uğranılan zarar gibi hususlar tazminat miktarının belirlenmesinde ölçüt olacaktır[4]. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu ise, maddi tazminat miktarının belirlenmesine ilişkin olarak görüşünü, “Maddi tazminata esas alınabilecek ve boşanma yüzünden haleldar olduğu ileri sürülen menfaatler, toplumun genel yapısı, ülke ve yaşam gerçekleri gözönüne alınmak suretiyle ve herhalde evlilik birliğinin sürdüğü dönemde normal koşullar altında bir eşin diğer eşten yapmasını bekleyebileceği ölçüde makul, ciddi ve sürekli olmalıdır. Yine maddi tazminat miktarı belirlenirken, haleldar olduğu ifade edilen menfaatlerin varlığının kanıtlanması yanında, kabahatsiz eşin eğitim düzeyi, yaşı itibariyle evlenme şansını kaybetme oranı ve ileri sürülen isteğin başka bir yolla karşılanmasının mümkün olup olmadığının değerlendirilmesinin gerekeceği de kuşkusuzdur” şeklinde ifade etmiştir[5].

TMK’nin 176. maddesinin 1. fıkrasında her ne kadar maddi tazminatın irat biçiminde ödenmesine karar verilebileceği ifade edilse de, uygulamada maddi tazminatın toptan ödenmesine karar verildiği, ancak istisnai hâllerde irat biçiminde ödenmesine hükmedildiği görülmektedir[6]. Bununla birlikte, Öztan, tazminat ödemekle yükümlü olan eşin ekonomik durumunun toptan ödemeye elverişli olmaması veya tazminat alacak eşin toptan yapılan ödemeyi doğru şekilde kullanmayacağı anlaşılırsa, hâkim tarafından tazminatın irat biçiminde ödenmesine karar verilmesinin yerinde olacağını belirtmiştir[7]. Kılıçoğlu ise, maddi tazminat alacağının sıradan kişiler arasında değil ancak eşler arasında söz konusu olduğunu ifade ederek; kanun koyucunun toptan yerine irat biçiminde ödeme öngörmesiyle tazminat yükümlüsünü korumayı amaçladığını, ayrıca koşulların oluşması hâlinde iradın kesilmesi mümkün olduğundan haksız bir zenginleşmenin de önüne geçildiğini savunmuştur[8]. Öte yandan, Kanunda maddi tazminatın para biçiminde ödenmesi gerektiğine ilişkin bir ifade bulunmadığından, öğretide hâkimin nakdi veya ayni tazminata hükmedebileceği öne sürülmüştür[9]. Bu kapsamda, tazminat yükümlüsü tarafından belirli malların diğer eşe verilmesi veya zirai bir işletmenin kendisine bırakılması şeklinde ayni tazminata hükmedilmesinin mümkün olduğu ifade edilmiştir[10].

Maddi tazminatın irat biçiminde ödenmesine karar verilmesi hâlinde, TMK’nin 176. maddesinin 3. fıkrası uyarınca maddi tazminat, tazminat alacaklısının yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümüyle kendiliğinden kalkacak; buna karşılık tazminat alacaklısı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi durumlarında talep edilmesi hâlinde mahkeme kararıyla kaldırılacaktır.

Berna Berfin KAYA

 

[1] Selâhattin Sulhi Tekinay, Türk Aile Hukuku, Gözden Geçirilmiş ve Genişletilmiş 3. Bası, İstanbul, Sulhi Garan Matbaası, 1978, s. 240; Bilge Öztan, Aile Hukuku, 6. Bası, Ankara, Turhan Kitabevi, 2015, s. 806; Murat Başpınar, Boşanmanın Mali Sonuçları ve Özellikle Maddi ve Manevi Tazminat, Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Marmara Üniversitesi, İstanbul, 2008, s. 58.

[2] Turgut Akıntürk, Derya Ateş, Türk Medenî Hukuku Aile Hukuku, Yenilenmiş 22. Bası, İstanbul, Beta Basım, 2020, s. 295; Mustafa Dural, Tufan Öğüz, Mustafa Alper Gümüş, Türk Özel Hukuku Cilt III Aile Hukuku, Gözden Geçirilmiş 14. Bası, İstanbul, Filiz Kitabevi, 2019, s. 152. Öğretide ve Yargıtay kararlarında maddi tazminatın boşanma davasıyla birlikte talep edilmesi gerektiğine ilişkin öne sürülen görüşler ve kararlar için bkz. Akıntürk ve Ateş, s. 299, ayrıca bkz. a.g.e., dn. 206. Benzer yönde görüş için bkz. Aydın Zevkliler, M. Beşir Acabey, K. Emre Gökyayla, Medeni Hukuk, 6. Baskı, Ankara, Seçkin Yayınları, 1999, s. 1026.

[3] Tekinay, s. 245; Zevkliler, Acabey, Gökyayla, Medeni Hukuk, s. 1021; Öztan, Aile Hukuku, s. 818; Akıntürk ve Ateş, s. 298.

[4] Tekinay, s. 245; Zevkliler, Acabey, Gökyayla, Medeni Hukuk, s. 1021; İnci Biçkin, “Medeni Yasa’da Zina Nedenine Dayalı Boşanma ve Sonuçları”, İstanbul Barosu Dergisi, C. 80, S. 5, İstanbul, 2006, s. 1896; Başpınar, s. 72-73; Dural, Öğüz, Gümüş, Aile Hukuku, s. 152; Mehmet Erdem, Aile Hukuku, Güncellenmiş 2. Baskı, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2019, s. 192; Akıntürk ve Ateş, s. 298.

[5] Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.05.1992 tarih ve 1992/2-255 E. 1992/352 K. sayılı kararı, Kazancı Hukuk Otomasyon (www.kazanci.com) (E. T.: 01.09.2020).

[6] Zevkliler, Acabey, Gökyayla, Medeni Hukuk, s. 1022; Cemal Oğuz, “Medeni Kanun Madde 174/I ile 175 Arasındaki Farklar”, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 4, S. 2, Ankara, 2000, s. 2; Ahmet M. Kılıçoğlu, Aile Hukuku, Ankara, Turhan Kitabevi, 2015, s. 173; Erdem, s. 193.

[7] Öztan, Aile Hukuku, s. 821.

[8] Kılıçoğlu, Aile Hukuku, s. 174.

[9] Tekinay, s. 245; Zevkliler, Acabey, Gökyayla, Medeni Hukuk, s. 1022; Akıntürk ve Ateş, s. 298.

[10] Öztan, Aile Hukuku, s. 821.