Bir uyuşmazlıkla ilgili olarak dava açılması, tarafların dava konusu üzerindeki tasarruf yetkisini kendiliğinden kısıtlamamaktadır. Öte yandan, bir kimse, aleyhine dava açılması ihtimali doğduğunda veya dava açıldığında, kaybetme ihtimaline karşılık, bu davayı sonuçsuz bırakacak çeşitli yollara başvurabilecektir.
Yargılama faaliyetinin uzun sürmesiyle dava konusu hak veya mallarla ilgili ortaya çıkabilecek tehlikeler, özellikle bu hak veya mallarla ilgili istenmeyen değişikliklerin meydana gelmesi ile dava sonucunda verilen hükmün icra edilememesi tehlikesi ortaya çıkmaktadır.[1]
Bu anlamda ihtiyati tedbirler, hakkın ya da hak sahibinin karşılaştığı somut ve güncel tehlikenin bertaraf edilmesini, bu tehlikenin yol açabileceği telafisi mümkün olmayan zararların veya tehlikenin önlenmesini ya da durdurulmasını amaçlar[2].
Önemle belirtmek gerekirse, ihtiyati tedbir bir geçici hukuki koruma olduğundan, ihtiyati tedbir talepleri dava niteliği taşımaz. Bu anlamda, ihtiyati tedbir talepleri hakkında verilen kararlar kesin hüküm niteliği taşımamaktadır[3].
Berna Berfin KAYA
[1] Görgün, L. Şanal/Börü, Levent/Toraman, Barış/Kodakoğlu, Mehmet, Medenî Usûl Hukuku, 7. Baskı, Ankara 2018, s. 730; Pekcanıtez, Hakan/Özekes, Muhammet/Akkan, Mine/Taş Korkmaz, Hülya, Medeni Usûl Hukuku Cilt III, 15. Baskı, İstanbul 2017, s. 2462.
[2] Pekcanıtez/Özekes/Akkan/Taş Korkmaz, s. 2462.
[3] Postacıoğlu, İlhan E./Altay, Sümer, Medenî Usûl Hukuku Dersleri, 7. Baskı, İstanbul 2015, s. 995.