İcra ve İflas Dairesi Görevlilerinin Hukuki Sorumluluğu

I. Genel Olarak 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu md. 5’te, icra ve iflas dairesi görevlilerinin hukuki sorumluluğuna ilişkin “İcra ve İflas Dairesi görevlilerinin kusurlarından doğan tazminat davaları, ancak idare aleyhine açılabilir. Devletin, zararın meydana gelmesinde kusuru bulunan görevlilere rücu hakkı saklıdır. Bu davalara adliye mahkemelerinde bakılır” düzenlemesi mevcuttur. İcra hukukunda, hakkın Devlet eliyle zorla […]

İcra Dairesinde Bulunan Paranın Zimmete Geçirilmesi Hâlinde Sorumluluk

“Zimmet” başlıklı 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu md. 6’da yer alan düzenleme “İcra dairesine tevdi veya bu dairece tahsil olunan veya muhafaza altına alınan paraların, ilgili memur tarafından zimmete geçirilmesi halinde, zimmete geçirilen miktar, cezai takibat sonucu beklenmeden ve tazmin yolunda bir hükme hacet kalmaksızın hazine tarafından derhal icra veznesine yatırılır. Devletin asıl sorumlulara […]

İcra ve İflas Dairesi Görevlilerinin Hukuki Sorumluluğuna İlişkin Tazminat Davasında Özellik Arz Eden Hususlar

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu md. 5’te yalnızca “idare” denilmekle birlikte, burada icra ve iflas daireleri görevlilerinin kusurlarından kaynaklanan davaların Adalet Bakanlığı aleyhine açılacağı kabul edilmektedir[1]. Zarar gören, Devlet aleyhine açtığı tazminat davasında -haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümlere benzer şekilde- zarara neden olan icra ve iflas dairesi görevlisinin hukuka aykırı hareket ettiğini, görevlinin kusurlu […]

İcra ve İflas Dairesi Görevlilerinin Hukuki Sorumluluğunun Şartları ile Tazminat Davası

2004 sayılı İcra ve İflas Kanununda düzenlenen tazminat davasının haksız fiilden doğan tazminat davasına benzediği, bu nedenle haksız fiilde aranan şartların bu dava açısından da geçerli olduğu kabul edilmektedir[1]. Buna göre Devlet aleyhine tazminat davası açılabilmesi için aranan şartlar hukuka aykırılık, fiil, kusur, zarar ve illiyet bağı şeklindedir[2]. Önemle belirtmek gerekirse, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri […]

Özel Kanunlarda Sayılan İlâm Niteliğinde Belgeler Hangileridir?

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu md. 38’de yer alan hüküm metni yalnız başına ele alındığında ilâm niteliğinde belgelerin tahdidi(sınırlı sayıda) olduğu yanılgısına düşülebilir. Oysa özel kanunlara bakıldığında, söz konusu sayımın aslında yalnızca İİK bakımından tahdidi olduğu görülecektir. İİK dışında özel kanunlarda da ilâm niteliğinde belgelerin sayılması ilâmlı icranın alanının genişlemesine ve etkin şekilde uygulanmasına […]

İlâm ve İlâm Niteliğinde Belgeler Arasındaki Farklar Nelerdir?

İlâmların ve ilâm niteliğinde belgelerin icra edilmeleri açısından herhangi bir farklılıkları bulunmamaktadır. Buna karşılık ilâmlar ve ilâm niteliğinde belgeler açısından temel farklılıklar şunlardır[1]: İlâmlar maddi anlamda kesin hüküm teşkil ederler. İlâm niteliğinde belgeler ise maddi anlamda kesin hüküm gücüne sahip değildirler. Bu sebeple ilâm niteliğinde belgelerin menfi tespit davasının konusunu oluşturması da mümkündür. İlâma bağlı […]

İcra ve İflas Kanununun 38. Maddesinde Sayılan İlâm Niteliğinde Belgeler Hangileridir?

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu md. 38’de “İlam mahiyetini haiz belgeler” başlığı ile düzenlenen hükümde yer alan ilâm niteliğinde belgeler şunlardır: Mahkeme huzurunda yapılan sulhler, Mahkeme huzurunda yapılan kabuller, Para borcu ikrarını içeren düzenleme şeklinde hazırlanan noter senetleri, İstinaf kefaletnameleri, Temyiz kefaletnameleri ve İcra dairelerindeki kefaletnameler. İİK md. 38 yukarıda yer alan belgeleri işaret […]

İlâm ve İlâm Niteliğinde Belgeler Hangileridir?

İlâm veya ilâm niteliğinde belgelerin, cebri icranın temeliyle doğrudan ilgisi bulunduğu gibi; devletin, borçların icrası için kurduğu zorlama mekanizmasına dayanan kamu gücü, icra edilebilir belgelerin türü ve kaynağını belirlemede etkisi vardır[1]. Bu belgeler bir devletin egemenlik gücü ile özel hukuk alacaklarının cebri icrası arasındaki ilişkiye yönelik anlayışını gösterir[2]. Alacaklının ilâmlı icra takibi yoluna başvurabilmesi için […]