Tebliğ Evrakının Usulüne Uygun Şekilde Doldurulmaması Hukuka Aykırıdır!

Tebliğ Evrakının Usulüne Uygun Şekilde Doldurulmaması Hukuka Aykırıdır!

04 Ağustos 2020 tarih ve 31203 sayılı Resmî Gazete’de Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 24 Aralık 2019 tarih ve 2019/5759 E. 2019/11757 K. sayılı kararı yayımlanmıştır.

Karara konu olayda, davacı Ramazan Yıldız tarafından el atmanın önlenmesi ve yıkım kararı verilmesi talebiyle açılan davada husumet davalılar Adem Yıldız ve Saime Yıldız’a yöneltilmişken, daha sonra taşınmazın diğer paydaşları Ümmühan Tutka, Davut Yıldız, Azmi Yıldız, Gönül Demir ve Mehmet Yıldız’ın davaya dâhil edilmelerine karar verilmiştir. Ancak davaya dâhil edilmelerine karar verilen Davut Yıldız ve Azmi Yıldız’a gönderilen dava dilekçesi, tensip zaptı, duruşma zaptı ve bilirkişi raporu muhatapların adreste tanınmadığı gerekçesiyle iade edilmiş, adı geçen davalılara usulüne uygun tebliğler yapılmadan yargılama sonlandırılmıştır. Ayrıca davaya dâhil edilmesine karar verilen Ümmühan Tutka adına çıkarılan tebligat, muhatabın dışarıda olması nedeniyle muhtara bırakılmış, ancak tebliğ evrakında muhatabın geçici olarak mı yoksa sürekli olarak mı dışarıda olduğu ve “dışarıda” ifadesi ile nerenin kastedildiği hususlarında bir açıklama yapılmamıştır. Yapılan yargılama sonucunda Ünye 1. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kesin olarak kabulüne karar verilmiş olup Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kanun yararına bozma başvurusu yapılmıştır.

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi, kararında, somut olayı 7201 sayılı Tebligat Kanununun 21 ve 23. maddeleri ile Tebligat Kanununun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 30 ve 35. maddeleri çerçevesinde değerlendirmiştir. Bu kapsamda Yargıtay, Yönetmeliğin 30. maddesinin tebliğ memuruna ilgilinin neden adreste bulunmadığını tahkik etme görevini yüklediğini ve hatta bununla sınırlı kalmayarak tebliğ memurunun tevsike yönelik olarak yaptığı tahkikatın sonucunu 7201 sayılı Kanunun 23. maddesinin 7. bendi ile anılan Yönetmeliğin 35. maddesinin f bendi gereğince tebliğ evrakına yazması ve ilgilisine imzalatması gerektiğini; ancak bu şekilde yapılan işlemin usulüne uygun olup olmadığının hâkim tarafından denetlenebileceğini ifade etmiştir. Söz konusu Yönetmeliğin 30. maddesinde öngörülen şekilde ve maddede belirtilen kişilere sorularak imzaları da alınmak suretiyle, imzadan çekinmeleri hâlinde bu husus da belirtilerek Yönetmeliğin 35. maddesi gereğince muhatabın adreste geçici olarak bulunmama sebebi ve tevziat saatlerinden sonra geleceği tevsik edilmeden 7201 sayılı Kanunun 21. maddesinin 1. fıkrasına göre yapılan tebligat işleminin geçersiz olduğunu belirten Özel Daire, somut olayda taraf teşkili sağlanmadan yargılamaya devam edilerek hüküm tesis edildiğine işaret etmiştir.

Öte yandan Yargıtay, davalı Saime Yıldız vekilinin duruşmaya katılamayacağına ilişkin mazeret bildirdiğinin ilk derece mahkemesince tespit altına alınmasına karşın, mazeret hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmeden hüküm tesis edilmesini, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 27. maddesi çerçevesinde değerlendirmiş ve davalının savunma hakkının kısıtlanarak hüküm tesis edildiğini ortaya koymuştur.

Sonuç olarak 7201 sayılı Kanuna uygun şekilde tebligat yapılmaması nedeniyle taraf teşkili sağlanmadan ve davalı vekilinin mazereti hakkında bir karar verilmeden hüküm verilmesinin hukuka aykırı olduğuna kanaat getiren Yargıtay Dairesi, hükmün sonuca etkili olmamak üzere kanun yararına bozulmasına oy birliğiyle karar vermiştir.

Yargıtay kararının tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.