Mirasçılıktan Çıkarmanın Sonuçları

Mirasçılıktan Çıkarmanın Sonuçları

4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 511. maddesinde mirasçılıktan çıkarmanın sonuçları hüküm altına alınmıştır. Anılan madde gereğince, mirasçılıktan tamamen çıkartılan kişinin mirasçı sıfatı ortadan kalkmaktadır. Bu kapsamda mirasçılıktan çıkartılan kişinin artık yasal miras payını ve saklı payını talep etmesi mümkün değildir[1]. Buna karşılık mirasçılıktan kısmi çıkarmanın geçerli olduğu ve bu durumda mirasçılıktan çıkarılan yönünden, çıkarma dışında kalan pay oranında mirasçılık sıfatının devam ettiği kabul edilmektedir[2].

Bahsi geçen madde uyarınca, mirasbırakanın ölüme bağlı tasarrufuyla mirasçılıktan çıkarılan kişinin tenkis davası açma hakkı da ortadan kalkmaktadır. Bu doğrultuda kural olarak mirasçılıktan çıkartılan kişi, mirasçılara tanınan yasal yollara başvurma imkânını kaybetmektedir[3]. Bununla birlikte, mirasbırakanın ölüme bağlı tasarrufuna karşı mirasçılıktan çıkartılan kişinin iptal veya tenkis davası açarak mirasçılıktan çıkarılmaya itiraz etme hakkı bulunmaktadır[4]. Buna göre mirasçılıktan çıkartılan kişi, mirasçılıktan çıkarma işleminin kanun koyucunun öngördüğü şekle uygun olarak yapılmadığı veya mirasbırakanın ölüme bağlı tasarrufta bulunma ehliyeti bulunmadığı şeklinde genel iptal sebeplerine dayanarak mirasçılıktan çıkarma işleminin iptalini talep edebilir[5].

TMK’nin 512. maddesinde ise, mirasçılıktan çıkarma işleminin iptaline ilişkin özellik arz eden bir duruma yer verilmiştir. Buna göre, ölüme bağlı tasarrufta mirasçılıktan çıkarma sebebi gösterilmiş olmakla birlikte, mirasbırakanın mirasçılıktan çıkarma sebebinde açık bir yanılgıya düştüğü durumlarda mirasçılıktan çıkarma işlemine itiraz etme imkânı doğmaktadır. Bu durumun “yanılma sebebine dayanan iptal davası” niteliğinde olduğu da belirtilmiştir[6]. Bu bağlamda, mirasbırakanın mirasçılıktan çıkarma sebebinde yanılgıya düştüğü sonucuna varıldığı takdirde, mirasçılıktan çıkarma işlemi geçersiz olacaktır[7]. Öğretide mirasbırakanın yanılmasına ilişkin, eşlerden birinin zina eyleminde bulunduğu düşünülerek mirasçılıktan çıkartılması, ancak eşin aslında tecavüze uğramış olması durumu örnek verilmiştir[8]. Ancak yanılma nedeniyle açılan iptal davasında, mirasbırakanın açık bir yanılma nedeniyle çıkarma işlemini yaptığı yönündeki iddiayı ispat yükü mirasçılıktan çıkartılan kişi üzerindedir[9]. Mirasçılıktan çıkartılan kişi, mirasbırakanın açık bir yanılgıya düştüğünü ispat ettiği takdirde ise, miras payının tamamını almaya hak kazanacaktır[10].

Öte yandan, mirasçılıktan çıkartılan kişi, çıkarma sebebinin ölüme bağlı tasarrufta gösterilmemiş olduğu veya çıkarma sebebinin yeterli olmadığı iddiasıyla tenkis davası açma hakkına da sahiptir[11]. Bu durumda ölüme bağlı tasarruf saklı pay dışında yerine getirilecek olup, mirasçılıktan çıkartılan kişi sadece saklı payını alabilecektir[12]. Tenkis davasında ispat yükü ise, TMK’nin 512. maddesinin açık hükmü gereğince, mirasçılıktan çıkarma işleminden yararlanan mirasçı veya vasiyet alacaklısı üzerinde olup, davalıların mirasçılıktan çıkarma sebebinin yeterli olduğunu veya davacı yönünden mirasçılıktan çıkarma sebebinin var olduğunu ortaya koymaları gerekmektedir[13].

TMK’nin 511. maddesinin 2. fıkrası uyarınca, mirasbırakan başka türlü tasarrufta bulunmuş olmadıkça, mirasçılıktan çıkartılan kişi mirasbırakandan önce ölmüş gibi kabul edilerek ona ait miras payı, mirasçılıktan çıkartılanın altsoyuna kalacaktır. Mirasçılıktan çıkartılan kişinin altsoyu bulunmaması durumunda ise, o kişinin miras payı mirasbırakanın yasal mirasçılarına kalacaktır. Son olarak TMK’nin 511. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, mirasçılıktan çıkartılan kişinin altsoyu, o kişi mirasbırakandan önce ölmüş gibi kabul edileceğinden saklı payını talep edebilecektir.

Berna Berfin KAYA

 

[1] Kürşad Yağcı, Cezai Mirasçılıktan Çıkarma (Cezai Iskat), İstanbul, On İki Levha Yayıncılık, 2013, s. 337; Ahmet M. Kılıçoğlu, Miras Hukuku, Genişletilmiş 7. Bası, Ankara, Turhan Kitabevi, 2017, s. 177.

[2] O. Gökhan Antalya, İpek Sağlam, Miras Hukuku Cilt III, Genişletilmiş 4. Baskı, Ankara, Seçkin Yayınları, 2019, s. 258-259; Mustafa Dural, Turgut Öz, Türk Özel Hukuku Cilt IV Miras Hukuku, 13. Bası, İstanbul, Filiz Kitabevi, 2019, s. 211.

[3] Yağcı, Çıkarma, s. 337.

[4] Kılıçoğlu, Miras Hukuku, s. 177; Dural ve Öz, Miras Hukuku, s. 213.

[5] Kılıçoğlu, Miras Hukuku, s. 177; Ali Naim İnan, Şeref Ertaş, Hakan Albaş, Türk Medeni Hukuku Miras Hukuku, 10. Bası, Ankara, Seçkin Yayıncılık, 2019, s. 268; Dural ve Öz, Miras Hukuku, s. 213. Bu durumda mirasçılıktan çıkartılan kişi sadece saklı payını değil, aynı zamanda miras payını da alacaktır(Bkz. Zahit İmre, Hasan Erman, Miras Hukuku, Gözden Geçirilmiş 14. Basım, İstanbul, Der Yayınları, 2018, s. 257).

[6] Antalya ve Sağlam, Miras, s. 260.

[7] Kılıçoğlu, Miras Hukuku, s. 179; İnan, Ertaş, Albaş, Miras Hukuku, s. 269.

[8] İnan, Ertaş, Albaş, Miras Hukuku, s. 269. Serozan da, eşin zina yaptığı düşünülerek mirasçılıktan çıkartılmasına karşılık eşin evlilik dışı ilişki yaşamadığı durumlarda, mirasçılıktan çıkarma işleminin saklı paylı mirasçı tarafından hata nedeniyle iptal ettirilme imkânının bulunduğunu belirtmiştir(Rona Serozan, Baki İlkay Engin, Miras Hukuku ve Uygulama Çalışmaları, Güncellenmiş 6. Baskı, Ankara, Seçkin Yayınları, 2019, s. 403-404).

[9] Kılıçoğlu, Miras Hukuku, s. 179; İmre ve Erman, s. 257; Serozan ve Engin, Miras, s. 404.

[10] İmre ve Erman, s. 257; Dural ve Öz, Miras Hukuku s. 214; İnan, Ertaş, Albaş, Miras Hukuku, s. 269, dn. 335.

[11] Yağcı, Çıkarma, s. 421-422; Serozan ve Engin, Miras, s. 404; Dural ve Öz, Miras Hukuku, s. 214; İnan, Ertaş, Albaş, Miras Hukuku, s. 269.

[12] Kılıçoğlu, Miras Hukuku, s. 178; İmre ve Erman, s. 257.

[13] Mirasçılıktan çıkarma sebebinin ölüme bağlı tasarrufta hiç gösterilmemesi durumunda, diğer mirasçıların veya vasiyet alacaklılarının sonradan sebep gösteremeyeceklerine ilişkin görüş için bkz. Yağcı, Çıkarma, s. 429. İspat yükünün mirasçılıktan çıkarılan kişi yerine bu işlemden yararlanan mirasçılar veya vasiyet alacaklısı üstüne bırakılmasının, mirasçılıktan çıkarılanın lehine bir durum olduğuna ilişkin görüş için bkz. İmre ve Erman, s. 257.