Velayet Sorumluluğu ve Çocukların Korunması Hakkında Tedbirler Yönünden Yetki, Uygulanacak Hukuk, Tanıma, Tenfiz ve İşbirliğine Dair Sözleşmenin Kapsamı ile Uygulama Alanı

Velayet Sorumluluğu ve Çocukların Korunması Hakkında Tedbirler Yönünden Yetki, Uygulanacak Hukuk, Tanıma, Tenfiz ve İşbirliğine Dair Sözleşmenin Kapsamı ile Uygulama Alanı

1996 tarihli Velayet Sorumluluğu ve Çocukların Korunması Hakkında Tedbirler Yönünden Yetki, Uygulanacak Hukuk, Tanıma, Tenfiz ve İşbirliğine Dair Sözleşmenin[1] 1. maddesinin 1. fıkrası uyarınca Sözleşmenin amaçları, makamları, çocuğun kişiliğinin veya mal varlığının korunmasına yönelik tedbirleri almaya yetkili olan devleti belirlemek; yetkilerini kullanırken söz konusu makamlar tarafından uygulanacak hukuku belirlemek; velayet sorumluluğuna ilişkin uygulanacak hukuku belirlemek; tüm taraf devletlerde bu tür koruma tedbirlerinin tanınması ve tenfizini sağlamak ve taraf devletlerin makamları arasında bu Sözleşmenin amaçlarını gerçekleştirmek için gerekli olabilecek iş birliğini oluşturmak olarak sayılmıştır.

Sözleşmenin 1. maddesinin 2. fıkrasında ise Sözleşmenin adında da yer verilen velayet sorumluluğu teriminden ne anlaşılması gerektiği açıkça ifade edilmiştir. Buna göre velayet sorumluluğu, ebeveyn otoritesini veya çocuğun kişiliği veya mallarına ilişkin olarak ebeveynlerin, vasilerin veya diğer yasal temsilcilerin haklarını, yetkilerini ve sorumluluklarını belirleyen herhangi bir benzer otorite ilişkisini içermektedir. Bu açıklamadan anlaşıldığı üzere Sözleşme, ebeveyn otoritesi veya buna benzer otorite ilişkisini içeren konularda uygulama alanı bulacaktır. Otorite kavramı Sözleşmede tanımlanmamış olmakla birlikte, öğretide bu kavramdan anlaşılması gerekenin “çocuğun şahsi ve mali menfaati adına en uygun şekilde hareket etme yetkisi ve sorumluluğu” olduğu ifade edilmiştir[2].

Sözleşmenin adından da anlaşılacağı üzere, Sözleşmenin esas olarak ilgilendiği özne çocuklardır. Bu noktada “çocuk” teriminden ne anlaşılması gerektiği ve dolayısıyla Sözleşmenin kimler hakkında uygulanacağı sorularının cevapları 2. maddede yer almaktadır. Anılan maddeye göre bu Sözleşmede yer alan hükümler, çocuklara, doğdukları andan on sekiz yaşına gelene kadar uygulanacaktır. O hâlde kişi bakımından uygulama alanı[3] belirlenmiş olup Sözleşmenin uygulanabilmesi için çocuğun doğmuş olması ve on dokuz yaşından gün almamış olması gerekli ve yeterlidir[4]. 

Sözleşme, çocukların doğduğu andan itibaren uygulama alanı bulacaktır. Bir diğer ifadeyle anılan Sözleşme hükümleri, henüz ana rahmine düşmüş çocuklar yönünden geçerli olmayacaktır[5]. Bununla birlikte, taraf devletlerin, ceninin korunmasına ilişkin konularda kendi iç hukuk kurallarına göre serbestçe tedbirlere başvurabileceği ve diğer devletlerin de bu tedbirleri tanıyıp tanımama konusunda serbest oldukları kabul edilmiştir[6].

Yaş konusunda önemli bir diğer husus ise, Sözleşmenin uygulama alanı, on dokuz yaşından gün almamış çocuklar ile sınırlıdır. Ancak Sözleşmenin 2. maddesinde yer almamakla birlikte, çocuğun ergin olup olmaması bu Sözleşmenin uygulanması açısından bir kriter olarak belirlenmemiştir. Nitekim öğretide, iç hukuk kurallarına göre farklı sebeplere dayanarak ergin kılınmış çocuklar bakımından da bu Sözleşmenin uygulanacağı ve haklarında koruma tedbirleri alınabileceği ifade edilmiştir[7]. Kanaatimizce Sözleşme, bağlı oldukları devletin iç hukuk kurallarına göre ergin kılınmış çocuklardan ziyade özellikle korunmaya muhtaç veya daha zayıf konumda olan çocuklar açısından koruma tedbirleri alınmasını hedeflemiştir. Bununla birlikte ergin kılınmış çocuklar yönünden de tedbir alınması ihtiyacı somut olayın özelliklerine göre ortaya çıkabilir. Bu nedenle Sözleşmede açık bir hüküm de yer almadığından ergin kılınmış çocuklar yönünden her somut olayın özelliğine göre değerlendirme yapılması görüşündeyiz.

Çocuğun şahsının veya mallarının korunmasına yönelik taraf devletlerce alınabilecek koruma tedbirleri Sözleşmenin 3. maddesinde sayılmıştır. Bununla birlikte anılan maddede sayılan koruma tedbirleri sınırlı sayı ilkesine tabi olmayıp örnek teşkil etmektedir. Ayrıca maddede koruma tedbirlerinin neler olduğu konusunda bir tanım verilmemiştir[8]. Zira taraf devletlerin iç hukuklarına göre alınabilecek tedbirler çeşitlilik gösterdiğinden, Sözleşme, koruma tedbirlerini sınırlama olmaksızın geniş bir alanda ele almaya yönelik olarak hazırlanmıştır[9].

Sözleşmenin 3. maddesinde örnekleme yoluyla sayılan koruma tedbirleri, velayet sorumluluğunun niteliği, kullanımı, sonlandırılması veya kısıtlanmasının yanı sıra başkasına devri; çocuğun kişiliğinin korunmasına yönelik haklar dâhil olmak üzere velayet hakkı ve özellikle çocuğun yerleşim yerini belirleme hakkı yanı sıra, çocuğun belirli bir zaman dilimi için mutad meskeninden başka bir yere götürülmesi hakkını da içeren erişim hakları; vasilik, kayyımlık ve benzer kurumlar; çocuğun kişiliğini ve mallarını koruması altına alan, çocuğu temsil eden veya çocuğa yardımcı olan kişi ya da kurumun belirlenmesi ve söz konusu kişi ya da kurumun işlevleri; çocuğun koruyucu aile yanına veya bir bakım kurumuna yerleştirilmesi ya da bakımının kafala (sponsorluk) veya benzer bir kurum tarafından sağlanması; çocuğun, koruması altında bulunduğu kişi tarafından yerine getirilen bakımının, yetkili kamu kurumunca denetlenmesi ve çocuğun mallarının idaresi, korunması veya elden çıkarılması şeklindedir.

1961 tarihli Küçüklerin Korunmasına Dair Makamların Yetkisine ve Uygulanacak Kanuna Dair Lahey Sözleşmesinde[10], küçüğün mutad meskeninin taraf devlette bulunması hâlinde bu Sözleşmenin uygulanabileceği düzenlenmiştir[11]. Buna karşılık 1996 tarihli Sözleşmenin uygulama alanına ilişkin coğrafi bir sınırlama getirilmemiştir. Sözleşme hükümlerinin uygulanabilmesi için çocuğun mutad meskeninin taraf devlette olması zorunlu olmadığı gibi, çocuğun Sözleşmeye taraf olan bir devletin vatandaşı olması zorunluluğu da bulunmamaktadır[12]. Önemle belirtmek gerekirse, mutad meskeni taraf devlette bulunan çocukla ilgili koruma tedbirleri söz konusu olduğunda, taraf devletler Sözleşmede yer alan milletlerarası yetki kurallarına göre yetkiyi tayin edecek, uygulanacak hukuk ve tanıma ile tenfiz konularında Sözleşme hükümleri uygulanacaktır[13]. Yapılan açıklamalardan anlaşılacağı üzere, 1996 tarihli Sözleşmenin uygulama alanının belirlenmesinde çocuğun vatandaşlığı yerine mutad meskeni esas alınmıştır.

Nihayet Sözleşmenin 4. maddesi, velayet ve çocukların korunmasıyla yakın ilgili olan bazı konuların, karışıklığa yol açmaması için Sözleşmenin kapsamı dışında kaldığını açıkça belirlemiştir. Maddeye göre, ebeveyn-çocuk ilişkisinin (soybağı) kurulması veya buna itiraz edilmesi; evlat edinme kararları, evlat edinmeye hazırlık niteliğindeki tedbirler veya evlat edinmenin iptali ya da feshi; çocuğun ön adı ve soy adı; çocuğun velayet altında olmaktan çıkarılması (serbest bırakılması); nafaka yükümlülükleri; trust veya miras; sosyal güvenlik; eğitim ve sağlık konularındaki genel nitelikli kamu tedbirleri; çocuklar tarafından işlenen cezai suçlar sonucu alınan tedbirler ve iltica hakkı ve göç konularındaki kararlar[14] bu Sözleşmenin kapsamına girmemektedir. Bu bağlamda Sözleşme, konu bakımından uygulama alanını sınırlamakla birlikte, sayılan hususlar hariç olmak üzere, Sözleşmenin 3. maddesinde örnek olan sayılan koruma tedbirleri dâhil çocuğun kişiliği ve mallarının korunmasına yönelik koruma tedbirleri bu Sözleşmenin uygulama alanına girecektir[15].

Berna Berfin KAYA

 

[1] Bundan böyle çalışmada 1996 tarihli Lahey Sözleşmesi olarak anılacaktır. Lahey Milletlerarası Özel Hukuk Konferansı(Hague Conference on Private International Law)nın resmî internet sitesinde yer alan Sözleşme metni için bkz. https://assets.hcch.net/docs/f16ebd3d-f398-4891-bf47-110866e171d4.pdf (E.T.: 25.01.2021).

[2] Zeynep Özgenç, “Velâyete Uygulanacak Hukukun Tespitinde Kamu Düzeni Müdahalesine İlişkin Değerlendirmeler”, Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 22, S. 1, 2018, s. 11-12.

[3] Ayşe Elif Ulusu Karataş, “Velayet Sorumluluğu ve Çocukların Korunması Hakkında Tedbirler Yönünden Yetki, Uygulanacak Hukuk, Tanıma, Tenfiz ve İşbirliğine Dair 1996 Tarihli Lahey Sözleşmesi ve Türk Milletlerarası Özel Hukukuna Etkisi”, Milletlerarası Hukuk Bülteni, C. 37, S. 2, 2017, s. 916.

[4] Cemal Şanlı, Emre Esen, İnci Ataman-Figanmeşe, Milletlerarası Özel Hukuk, 8. Bası, İstanbul, Beta Basım, 2020, s. 170; Ulusu Karataş, s. 916.

[5] Ayşe Kübra Altıparmak, “Velayet Uyuşmazlıklarında Yeni Bir Dönem mi? 1996 Tarihli Lahey Velayet Sözleşmesi Hakkında Bir İnceleme”, Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, C. 6, S. 2, Eskişehir, 2020, s. 419.

[6] Paul Lagarde, Explanatory Report on the 1996 HCCH Child Protection Convention(Lagarde Report), s. 545, https://www.hcch.net/en/publications-and-studies/details4/?pid=2943&dtid=3 (E.T.: 25.01.2021).

[7] Ulusu Karataş, s. 917; Altıparmak, s. 420. Aksi yönde görüş için bkz. Faruk Kerem Giray, “19 Ekim 1996 Tarihli Velâyet Sorumluluğu ve Çocukların Korunmasına Yönelik Tedbirler Yönünden Yetki, Uygulanacak Hukuk, Tanıma ve Tenfiz ve İşbirliği Hakkında Lahey Sözleşmesi Sonrası Çocuğun Vesayetine Uygulanacak Hukuk”, Milletlerarası Hukuk Bülteni, C. 40, S. 1, 2020, s. 380; Nebahat Aybike Seyhan, “Milletlerarası Özel Hukukta Velâyet”, Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Bursa, 2018, s. 89-90.

[8] Şanlı, Esen, Ataman-Figanmeşe, s. 171; Ulusu Karataş, s. 920.

[9] Lagarde Report, s. 547; Lahey Milletlerarası Özel Hukuk Konferansı, Practical Handbook on the Operation of 1996 Hague Child Protection Convention(Practical Handbook), s. 27. Ayrıntılı bilgi için bkz. https://assets.hcch.net/docs/eca03d40-29c6-4cc4-ae52-edad337b6b86.pdf (E.T.: 25.01.2021).

[10] Bundan böyle çalışmada 1961 tarihli Sözleşme olarak anılacaktır. Sözleşmenin İngilizce metni için bkz. Lahey Milletlerarası Özel Hukuk Konferansı, https://assets.hcch.net/docs/d79fb51a-00f8-41f4-8790-28339b415bae.pdf (E.T.: 25.01.2021).

[11] 1961 tarihli Sözleşmenin 13. maddesinde yer alan düzenleme için bkz. Dış İlişkiler ve Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü resmî internet sayfasında yer alan çeviri metni, https://diabgm.adalet.gov.tr/arsiv/sozlesmeler/coktaraflisoz/lahey/turkce_lah10.pdf (E.T.: 25.01.2021).

[12] Şanlı, Esen, Ataman-Figanmeşe, s. 170; Ulusu Karataş, s. 917; Altıparmak, s. 420. Sözleşmenin uygulanmasına ilişkin el kitabında da, Sözleşmeye taraf olan bir devlette mutad meskeni bulunmayan çocuğun somut olayın şartlarına göre Sözleşmenin 6(örneğin mülteci çocukların durumu), 11(acil durumlarda alınacak tedbirler) veya 12. maddeleri kapsamına girebileceği örnek olarak verilmiştir. Bkz. Practical Handbook, s. 25.

[13] Ulusu Karataş, s. 918; Altıparmak, s. 420.

[14] Şanlı, Esen, Ataman-Figanmeşe, s. 171; Ulusu Karataş, s. 922.

[15] Ulusu Karataş, s. 921.