24 Ağustos 2016 tarih ve 29811 sayılı Resmî Gazete’de Anayasa Mahkemesinin 03 Mart 2016 tarih ve 2013/5653 başvuru numaralı N. B. B. başvurusuna ilişkin kararı yayımlanmıştır.
Karara konu olayda, ulusal ölçekte yayımlanan bir gazetenin internet arşivi sayfalarında, başvurucu hakkında uyuşturucu kullandığı iddiası ile yürütülen bir ceza kovuşturması neticesinde adli para cezasına hükmedilen olaya ilişkin 1998 yılında iki ve 1999 yılında bir olmak üzere toplam üç haber başlığı yayımlanmıştır. Başvurucu, ilgili basın kuruluşunun internet sayfasının arşiv bölümünde hakkındaki haberlerin yayınına devam edildiğini belirterek 2013 yılında basın kuruluşuna ihtarname göndermiş ve internet yayınının kaldırılmasını istemiştir. 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunun 9. maddesinin 1. fıkrası gereğince ilgili sitenin iki gün içinde haber içeriklerini kaldırmaması üzerine başvurucu, içeriklerin yayından kaldırılması talebiyle ilgili basın kuruluşu aleyhine İstanbul (Kapatılan) 36. Sulh Ceza Mahkemesine başvurmuştur. Anılan Mahkeme, olayda kişilik hakları ihlali olduğunu gözeterek talebin kabulüne karar vermiştir. Basın kuruluşunun verilen karara itiraz etmesi üzerine inceleme yapan İstanbul 2. Asliye Ceza Mahkemesi ise, kişilik haklarını ihlal eden bir durum olmadığını belirterek sulh ceza mahkemesi kararının kaldırılmasına hükmetmiştir.
Asliye ceza mahkemesi kararının kendisine tebliğ edilmesinden sonra Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunan başvurucu, hakkında yapılan ceza yargılaması sonucunda adli para cezası ödemeye mahkûm edildiği olayla ilgili olarak bir basın yayın organının internet sitesinde 1998 ve 1999 yıllarında haber ile yayınlar yapıldığını; ilgili yayın kuruluşunun internet sitesinin arşiv bölümlerinde hakkındaki haber ve yayınların yer almaya devam ettiğini; yayınların kaldırılması yönündeki talebinin kabul edilmesine rağmen itiraz mercii tarafından söz konusu kararın kaldırıldığını; belirtilen internet sitelerinde yer almaya devam eden haber içeriklerinin yayından kaldırılması yönündeki taleplerinin yargısal makamlarca reddedilmesi nedeniyle Anayasanın 12, 17, 20, 25, 26, 27 ve 32. maddelerinde düzenlenen haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Adalet Bakanlığı, başvuruya ilişkin görüşünde, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin özel yaşama saygı hakkı kapsamındaki içtihadına atfen ilgili içtihatta benimsenen ilkelerin, somut olaydaki başvuru değerlendirilirken göz önünde bulundurulması gerektiğini ifade etmiştir.
Anayasa Mahkemesi, başvurucunun iddialarının Anayasanın 20. maddesinin 3. fıkrası ile bağlantılı olarak Anayasanın 17. maddesinin 1. fıkrası kapsamında incelenmesi gerektiğine karar vermiştir.
Yüksek Mahkeme, somut olayda başvurucunun, gerçeğe aykırı veya uydurma haber olduğunu öne sürmediği 1998 ile 1999 yıllarında hakkında yürütülmüş ceza yargılamasına ilişkin haberlerin hâlâ arşivde yer alması ve bunlara internet üzerinden kolayca ulaşılabilir olması nedeniyle özel hayatı ile iş hayatının olumsuz etkilendiği, itibarının zedelendiği hususlarından yakındığına dikkat çekmiştir. Anayasa Mahkemesince verilen kararda, haberlerin hâlâ internette yer alması nedeniyle başvurucunun müdahale edilen şeref ve itibar hakkı ile içeriğin yayından çıkarılması hâlinde müdahale edilecek olan ifade ve basın özgürlükleri arasında adil bir denge kurulması gerektiği; öte yandan somut olayda şeref ve itibarın korunması hakkı ile unutulma hakkı karşısında sadece ifade ve basın özgürlüklerinin değil, ayrıca kişilerin haber ve fikirlere ulaşma özgürlüğünün de göz önünde bulundurulacağı ifade edilmiştir. Bu kapsamda Yüksek Mahkeme, unutulma hakkının, internet ortamında bir haberin uzun süredir kolayca ulaşılabilir olması nedeniyle kişinin şeref ve itibarını zedeleyen bir hâle dönüşmesi hâlinde ortaya çıktığına; bu hakkın amacının, internetin yaygınlaşması ve sağladığı imkânlar nedeniyle ifade ve basın özgürlükleri ile kişilerin manevi varlığının geliştirilmesi hakkı arasında gerekli hassas dengenin kurulmasını sağlamak olduğuna değinmiştir.
Kararda, başvurucu hakkında internet ortamında arşivde muhafaza edilen ve kolaylıkla ulaşılabilir kılınan haberlerin 1998 ile 1999 yıllarındaki ceza yargılamasına ilişkin olduğu; toplumsal açıdan haberlerin değerinin devam ettiğinden veya haberin geleceğe ışık tutacak nitelikte bir haber olduğundan söz edilemeyeceği ortaya koyulmuştur. Ayrıca başvuru tarihi itibarıyla söz konusu haberlerin yaklaşık on dört yıl önceki olaya ilişkin olduğu ve dolayısıyla güncelliğini yitirdiği; haberlerin içeriği açısından uyuşturucu kullanımı ile ilgili bir haberin tarihî, istatistiksel veya bilimsel amaçlarla internet ortamında kolaylıkla ulaşılabilirliğinin sağlanmasının zorunlu olmadığı; kamu yararı bakımından siyasi veya medyatik bir kişiliğe sahip olmayan başvurucu hakkında internet ortamında yayımlanan haberlerin kolaylıkla ulaşılabilir olmasının başvurucunun itibarını zedelediği; başvurucunun şeref ve itibarının korunması için anılan haberlere erişimin engellenmesinin gerekli olduğu ifade edilmiştir.
Sonuç olarak, somut olayda başvurucu hakkında yapılan haberin unutulma hakkı kapsamında değerlendirilmesi gerektiğine ve anılan haberlere erişimin engellenmesi talebinin reddedilmesiyle ifade ve basın özgürlükleri ile kişinin manevi bütünlüğünün korunması hakkı arasında adil bir dengenin kurulamadığına kanaat getiren Yüksek Mahkeme, Anayasanın 17. maddesinin 1. fıkrasında güvence altına alınan şeref ve itibarın korunması hakkının ihlal edildiğine ve kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul (Kapatılan) 36. Sulh Ceza Mahkemesi yerine görevlendirilen sulh ceza hâkimliğine iletilmek üzere İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine oy birliğiyle karar vermiştir.
Yüksek Mahkeme kararının tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.