28 Aralık 2020 tarih ve 31348 sayılı Resmî Gazete’de Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 22 Ekim 2020 tarih ve 2020/5738 E. 2020/4350 K. sayılı kararı yayımlanmıştır.
Karara konu olayda davacı, davalı Garanti Bankası tarafından kendisine verilen kredi kartından bilgisi ve rızası hilafına mail order yöntemiyle 3.900,00 TL’nin Bankanın üye iş yerlerinden biri tarafından çekildiğini; 1.700,00 TL’nin üye iş yeri tarafından kendisine iade edildiğini; 2.200,00 TL’nin iadesi için davalı Bankaya itiraz formu ile başvuru yaptığını ancak iadenin gerçekleşmediğini; hem davalı Banka hem üye iş yeri aleyhine tüketici hakem heyetine yaptığı başvuruların ayrı ayrı görevsizlik kararları ile sonuçlandığını iddia ederek 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun md. 70 gereğince anılan kararlara itiraz etmiş ve 2.200,00 TL’nin faiziyle birlikte Banka ve üye iş yerince müteselsilen kendisine ödenmesini talep etmiştir.
Davalı Banka, kendisi ile üye iş yeri arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığını; uluslararası kart çıkaran kuruluşlara ait kurallar gereği kart hamilinin onayı olmaksızın tamamlanan mail order işlemlerinde finansal sorumluluğun üye iş yerine ait olduğunu ve dolayısıyla bankaya kusur izafe edilemeyeceğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Bakırköy 6. Tüketici Mahkemesi, davalı Banka yönünden davacıya ödenmeyen tutarlar noktasında husumetin oluşmadığından bahisle davanın husumet nedeniyle reddine karar vermiştir. Davacının dilekçesi ile Adalet Bakanlığının talebi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kanun yararına bozma başvurusu yapılmıştır.
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, bankaların, özel kanun ile kurulan ve kendilerine faaliyet alanlarında çeşitli imtiyazlar tanınan, topladıkları mevduatı ve katılım fonlarını sahteciliklere karşı özenle korumak zorunda olan kuruluşlar olduğunu; bankaların bir güven kurumu olarak kabul edildiğini ve sorumluluklarının özel güven sebebiyle ağırlaştırılması gerektiğini ifade etmiştir. Özel Daire, bankaların, ağırlaştırılmış sorumluluğunun bir gereği olarak objektif özen yükümlülüğü altında olduğunu ve bununla birlikte hafif kusurlarından dahi sorumlu bulunduklarını belirtmiş; 5411 sayılı Bankacılık Kanunu md. 76’daki düzenleme gereği bankaların, müşterilerinin verilen hizmetlerden kaynaklanan her türlü sorularına cevap verecek bir sistem kurmakla ve bu hizmetle ilgili bilgiyi müşterilerine bildirmekle yükümlü olduklarına değinmiştir. Ayrıca 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu md. 8’de kart çıkaran kuruluşların kart çıkarma ve buna ilişkin yükümlülüklerinin düzenlendiğine işaret eden Özel Daire, anılan Kanun md. 33 ile kart çıkaran kuruluşların, ilgili düzenlemelerle belirlenen yükümlülüklerin yerine getirilmesinde gerekli basiret ve özeni göstermekle yükümlü olduklarının hükme bağlandığını vurgulamıştır.
Sonuç olarak davacı ile davalı Banka arasında imzalanan kredi kartları üyelik sözleşmesinin tarafı olan davalı Bankaya husumet yöneltilebileceğinden davanın pasif husumet nedeniyle reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğuna kanaat getiren Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, hükmün sonuca etkili olmamak üzere kanun yararına bozulmasına oy birliğiyle karar vermiştir.
Yargıtay kararının tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.