24 Temmuz 2020 tarih ve 31195 sayılı Resmî Gazete’de Anayasa Mahkemesinin 05 Mart 2020 tarih ve 2016/69274 başvuru numaralı Muhsin Hükümdar (2) başvurusuna ilişkin Genel Kurul kararı yayımlanmıştır.
Karara konu olayda, kolluk görevlileri, başvurucu tarafından işletilen ve alkollü içki satışı da yapılan kuruyemiş dükkânında saat 22.00’den sonra alkollü içki satışı yapıldığına ilişkin tutanak düzenlemişlerdir. Tutanakta, bir polis memurunca aynı gün saat 00.20 civarı müşteri görünümüyle sivil giyimli olarak iş yerine girildiği; başvurucudan üç şişe bira istenildiği; görevlinin önceden seri numarası alınmış 20 TL parayı uzattığı; başvurucunun birayı görevliye verdiği ve para üstünü vermeye çalıştığı sırada bu görevlinin polis kimliğini göstererek parayı geri aldığı belirtilmiştir. Bahsi geçen tutanak, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumuna gönderilmiş; Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu ise, başvurucuya gece vakti alkollü satış yaptığı gerekçesiyle 30.454 TL idari para cezası verilmesine karar vermiştir. Kararda kolluk görevlilerince düzenlenen tutanak esas alınmış ve 4250 sayılı İspirto ve İspirtolu İçkiler İnhisarı Kanununun 6. maddesinin 5. fıkrası, 7. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendi ile 3. fıkrası; 4733 sayılı Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun 8. maddesinin 5. fıkrasının (k) bendi para cezasına dayanak olarak gösterilmiştir. Başvurucu bu karara itirazda bulunmuştur. İtiraz dilekçesinde, başvurucunun olay gecesi dükkânını ihtiyaç molası için M.B. adlı bir şahsa emanet ettiği, buna ilişkin görgü tanıklarının olduğu belirtilmiştir. Başvurucuya göre polis memurunun tuzağa düşürmesi sonucu gerçekleşen olayda arkadaşı olan M.B. herhangi bir sıkıntı yaşanmaması için tutanağı okumadan imzalamıştır. Başvurucu, saat 22.00’den sonra alkollü içki satışı yapmadıkları ve aleyhe de hiçbir ihbar olmadığı hâlde, polis memurunun olaydaki haksız ve hukuka aykırı tutum ve davranışlarının telafisi güç zararlara yol açtığını ifade etmiştir. Küçükçekmece 2. Sulh Ceza Hâkimliği(Hâkimlik), başvurucunun kabul edilebilir geçerli bir itiraz nedeni sunamadığını ve düzenlenen resmî nitelikli tutanağın aksine bir delil olmadığını belirterek itirazın reddine karar vermiştir. Başvurucu bu karara karşı da itirazda bulunmuş, Küçükçekmece 1. Sulh Ceza Hâkimliği itirazı reddetmiştir.
Başvurucu bireysel başvuruda bulunarak kolluk görevlilerinin kabahate teşviki sonucunda düzenlenen tutanağın delil teşkil edemeyeceğini, böyle bir delilin kullanılmasını kamu yararı gerekçesinin dahi haklı kılmayacağını iddia etmiştir. Ayrıca başvurucu, ilgili kanunda yer verilmediği hâlde olayda kolluk görevlilerinin gizli soruşturmacı olarak hareket ettiğini belirtmiş; bu hususlar dikkate alınmadan verilen cezaya yaptığı itirazın ise hukuka aykırı olarak reddedildiğini ifade ederek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Yüksek Mahkeme, kararında, somut olayda polis memurunun kabahatin işlenmesi sürecinde yalnızca edilgen bir biçimde kabahat teşkil eden eylemi incelemekle sınırlı kalmadığını, bunun aksine kabahatin işlenmesinde aktif olarak rol aldığını ifade etmiştir. Alkollü içki dışındaki ürünlerin de satışının yapıldığı iş yerinde gerçekleşen olayda, başvurucunun polis müdahalesi yapılmadan önce iş yerindeki alkollü içkileri yasak olarak belirlenen saatlerde sattığı yönünde bir şüphenin var olduğunun somut bir şekilde gösterilemediğine değinen Yüksek Mahkeme; söz konusu kabahatin daha önce işlenmiş olduğu yönünde bir şüphe olmadığı hâlde kamu görevlileri aracılığıyla bu kabahatin işlenmesine sebebiyet verildiğini belirtmiştir. Öte yandan bireysel başvuruya ilişkin kararda, başvurucu tarafından dilekçelerinde açıkça ileri sürülen iddialar hakkında derece mahkemelerince bir değerlendirme yapılmadığı; Hâkimliğin somut olaydaki müdahalenin anayasal güvencelere uygun olup olmadığını tartışmadan polis tutanağını esas aldığı; 5326 sayılı Kabahatler Kanununda gizli soruşturmacı gibi bir usulün kabahatler yönünden uygulanmasına imkân veren bir düzenleme olmadığı ve bu konuda 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerinin uygulanmasına imkân veren bir atıf da bulunmadığı vurgulanmıştır.
Sonuç olarak somut olayın özellikleri gözetildiğinde başvurucunun hakkaniyete uygun yargılamadan yoksun bırakıldığına kanaat getiren Yüksek Mahkeme, Anayasanın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ve kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Küçükçekmece 1. Sulh Ceza Hâkimliğine gönderilmesine oy çokluğuyla karar vermiştir.
Yüksek Mahkeme kararının tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.