İcra ve İflas Dairesi Görevlilerinin Hukuki Sorumluluğuna İlişkin Tazminat Davasında Özellik Arz Eden Hususlar

İcra ve İflas Dairesi Görevlilerinin Hukuki Sorumluluğuna İlişkin Tazminat Davasında Özellik Arz Eden Hususlar

2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu md. 5’te yalnızca “idare” denilmekle birlikte, burada icra ve iflas daireleri görevlilerinin kusurlarından kaynaklanan davaların Adalet Bakanlığı aleyhine açılacağı kabul edilmektedir[1].

Zarar gören, Devlet aleyhine açtığı tazminat davasında -haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümlere benzer şekilde- zarara neden olan icra ve iflas dairesi görevlisinin hukuka aykırı hareket ettiğini, görevlinin kusurlu olduğunu ve bundan dolayı zarar gördüğünü ispat etmekle yükümlüdür. Ayrıca zarar gören, ortaya çıkan zarar ile kusurlu davranış arasında uygun illiyet bağının olduğunu da ortaya koymakla yükümlüdür[2].

Adalet Bakanlığı, tazminat davası açıldıktan sonra davayı -6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu md. 61’de yer alan düzenlemeye istinaden- ilgili icra ve iflas dairesi görevlisine ihbar edebilecektir; zira Devlet, -ihbar müessesesinin amacına da uygun olarak- İİK md. 5’te yer alan hüküm uyarınca, zararın oluşmasında kusuru olan görevliye rücu etme hakkına sahiptir.

İİK md. 5’in son cümlesinden de anlaşılacağı üzere, Devlet aleyhine açılacak tazminat davası adliye mahkemelerinde, bir diğer söyleyişle asliye hukuk mahkemelerinde görülecektir. Yetkili mahkeme ise HMK’deki yetki kuralları dikkat alınarak belirleneceğinden zarar gören, zarara neden olan görevlinin hukuka aykırı işlemi yaptığı yer, zararın meydana geldiği veya gelme ihtimalinin bulunduğu yer, kendi yerleşim yeri mahkemesi veya davalının (Adalet Bakanlığı) bulunduğu yerde (Ankara) dava açabilecektir[3]. Devlet tarafından zararın giderilmesinden sonra, kusuru bulunan icra ve iflas dairesi görevlisine rücu edilmesi hâlinde de dava adliye mahkemelerinde görülecektir.

İİK md. 5 uyarınca Devlet aleyhine açılacak tazminat davasında zamanaşımı süresi ise İİK md. 7’ye göre belirlenmektedir[4]. “Zarar ve ziyan davasının zamanaşımı” başlıklı ilgili madde uyarınca zarar gören, zararı öğrendiği günden itibaren bir yıl ve her hâlde zarara neden olan fiilin gerçekleşmesinden itibaren on yıl içerisinde tazminat davası açmalıdır. Görüldüğü üzere Kanunda yer alan düzenleme, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu md. 72’de yer alan haksız fiil sorumluluğunda zamanaşımına ilişkin iki yıllık süreden daha kısa bir süre öngörmüştür. Öte yandan zamanaşımı süresinin başlaması için zarar görenin zarara neden olan eylemi ve zararı öğrenmiş olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.

TBK md. 72’de yer alan düzenlemeye benzer şekilde, İİK md. 7/2 uyarınca, zarara neden olan fiil ceza kanunlarına göre suç teşkil ediyor ve bu fiil için daha uzun bir zamanaşımı süresi öngörülüyorsa, tazminat davası açısından da uzamış ceza zamanaşımı süresi uygulanacaktır.

Berna Berfin KAYA

 

[1] Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku El Kitabı, Tamamen Yeniden Yazılmış ve Genişletilmiş İkinci Baskı, Ankara, Adalet Yayınevi, 2013, s. 99; Hakan Pekcanıtez, Oğuz Atalay, Meral Sungurtekin Özkan, Muhammet Özekes, İcra ve İflâs Hukuku, İİK ve Temel Kanunlardaki Son Değişikliklere Göre Gözden Geçirilmiş 11. Bası, Ankara, Yetkin Yayınları, 2013, s. 113.

[2] Pekcanıtez, Atalay, Sungurtekin Özkan, Özekes, s. 113.

[3] Kuru, s. 101; Pekcanıtez, Atalay, Sungurtekin Özkan, Özekes, s. 113.

[4] Kuru, s. 101.