25 Mart 2020 tarih ve 31079 sayılı Resmî Gazete’de Anayasa Mahkemesinin 28 Ocak 2020 tarih ve 2017/29474 başvuru numaralı İbrahim Kaya başvurusuna ilişkin kararı yayımlanmıştır.
Karara konu olayda, İstanbul Anadolu 12. Ağır Ceza Mahkemesi, başvurucuya bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçundan 2 yıl 6 ay hapis cezası ve 4.000 TL adli para cezası vermiştir. Hüküm 01 Mart 2017 tarihli celsede tefhim edilmiş; başvurucu ise süresi içinde istinafa başvurarak mahkûmiyet kararının hukuka aykırı olduğunu, gerekçeli kararın tebliğinden sonra ayrıntılı olarak istinafa başvuru nedenlerini açıklayacağını belirtmiştir. Sanığın istinaf yoluna başvurduğu Mahkemece bilinmesine rağmen, hükmün sanığın yüzüne karşı verildiği gerekçesiyle gerekçeli karar başvurucuya tebliğ edilmemiştir. Dosya sanık tarafından gerekçeli istinaf nedenleri sunulmaksızın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 22. Ceza Dairesine gönderilmiş, Bölge Adliye Mahkemesi de istinaf talebini esastan reddetmiştir.
Başvurucu, Anayasa Mahkemesine yaptığı bireysel başvuruda gerekçeli kararın kendisine tebliğ edilmediğini, ayrıntılı itiraz dilekçesi sunmadan istinaf başvurusunun incelenerek reddedildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
Adalet Bakanlığı, ceza muhakemesi hukuku ilkeleri uyarınca Cumhuriyet savcısı dışında istinaf başvurusunda bulunanların istinaf yargılanmasında sebep göstermelerinin zorunlu tutulmaması nedeniyle istinaf mahkemesinin ileri sürülen sebeplere bağlı olmaksızın kararı tüm yönleriyle inceleyebileceğini, başvurucunun gerekçeli istinaf dilekçesi sunamaması nedeniyle kararın denetlenmesi imkânından mahrum kalmadığını ve istinaf mahkemesinin başvurucunun istinaf talebini kabul ederek dosyayı esastan incelendiğini belirtmiştir.
Anayasa Mahkemesi, somut olayda başvurucunun gerekçesini bilmediği bir hükme karşı istinaf yoluna başvuru hakkını gereği gibi kullanamadığını, başvurucunun beraat etmesini veya cezasının azaltılmasını sağlayabilecek argümanları ileri sürebilmesi için öncelikle hangi gerekçeyle cezalandırıldığını bilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Sonuç olarak yargılamanın esaslı belgelerinden olan ve cezalandırmanın olgusal ve hukuksal temelini oluşturan gerekçeli kararın başvurucuya tebliğ edilmemesinin başvurucunun savunma için gerekli zaman ve kolaylıklara sahip olma hakkını ihlal ettiğine kanaat getiren Yüksek Mahkeme, başvurucunun Anayasanın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ve kararın bir örneğinin ihlalin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılması amacıyla İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 22. Ceza Dairesine sunulmak üzere İstanbul Anadolu 12. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine oy birliğiyle karar vermiştir.
Yüksek Mahkeme kararının tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.