14 Ekim 2016 tarih ve 29857 sayılı Resmî Gazete’de Anayasa Mahkemesinin 21 Eylül 2016 tarih ve 2014/8203 başvuru sayılı Ö. Ç. başvurusuna ilişkin kararı yayımlanmıştır.
Karara konu olayda başvurucu Ö. Ç., Millî İstihbarat Teşkilatında görev yaptığı sırada A. Ö. isimli kişiyle evlenmesi için izin verilmesini talep etmiş; MİT tarafından A. Ö. hakkında yapılan güvenlik soruşturması sonucunda, başvurucunun anılan kişiyle evlenmesinin sakınca yaratabileceği belirtilerek evlenmesinin uygun olmadığı bildirilmiştir. Başvurucu, Teşkilata, A. Ö. isimli kişiyle evlenmekten sarfınazar ettiğine ilişkin dilekçe sunmuş; ancak daha sonra Ö. Ç. nüfus kayıtlarından anlaşıldığı üzere Teşkilatın bilgisi dışında adı geçen kişiyle evlenmiştir. Öte yandan başvurucu, Teşkilat tarafından yurt dışı sürekli görevine atanmış; ardından kendisi hakkında “yurtdışında yürüttüğü faaliyetler konusunda önceden tespit ettiği operasyonel hususlarla ilgili bazı bilgi, gelişme ve aksaklıkları, hatalı davranışlarını zamanında Müsteşarlık karargahına bildirmediği, daha önce evlenme talebinde bulunduğu ancak Müsteşarlık makamınca evlenmesi uygun görülmeyen bir bayanla olan beraberliğini yurt dışında da sürdürdüğü, söz konusu bayanın kendisini çevresine Ö. Ç.’[n]in eşi olarak tanıttığı ve eşinin MİT’te çalıştığını beyan ettiği, görev yaptığı yabancı ülke gizli servisi tarafından Ö. Ç. ve daha önceki görevlilerin temas ve faaliyetlerinin deşifre edildiğinin anlaşılmış olduğu” gerekçeleriyle disiplin soruşturması açılmıştır. Soruşturma sonucunda başvurucu aylıktan kesme cezasıyla cezalandırılmış; Başbakanlığın 26 Temmuz 2005 tarihli yazısı ve Devlet Personel Başkanlığının görüşüne istinaden başvurucu, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı emrine uzman olarak atanmıştır. Başvurucu, disiplin cezasına karşı dava açmamış olup, başvurucunun “Memur Sicil Özeti”nde anılan cezanın 5525 sayılı Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Bazı Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun uyarınca affedildiği belirtilmiştir. Başvurucunun naklen atama işleminin iptali istemiyle açtığı dava ise Ankara 7. İdare Mahkemesinin kararıyla reddedilmiş; ilk derece mahkemesi kararı Danıştay 5. Dairesi tarafından onanmış; başvurucunun karar düzeltme talebi de Dairece reddedilmiştir.
Karar düzeltme isteminin reddedilmesi üzerine Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunan başvurucu, yurt dışı göreviyle ilgili olarak, kendisinden önce aynı görevi yürütenlerin yaptıkları hataların kendisine yüklendiğini; görev yaptığı süre içinde MİT’e bağlı kaldığını ve çok başarılı çalışmaları olduğunu; naklen atama işlemi gerçekleştirilirken kariyer ve liyakat ilkelerine uyulmadığını; evlenmesine izin verilmeyen kişi hakkında yaptırılan güvenlik soruşturması raporunun objektif olmayan, kişiden kişiye değişebilen unsurlar içerdiğini ve raporun suçun şahsiliği ilkesi ile güvenlik soruşturmasına ilişkin mevzuata aykırı olarak düzenlendiğini; MİT tarafından evlenmesi uygun görülmeyen A. Ö. ile evlenmesinin atama işlemine dayanak alınması suretiyle Anayasanın 20, 24, 25 ile 40. maddelerinde düzenlenen haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve ihlalin tespitini talep etmiştir.
Adalet Bakanlığı, başvuruya ilişkin görüşünde, güvenlik soruşturmasının başvurucunun evlenmek istediği üçüncü kişi hakkında yapıldığını, dolayısıyla soruşturmanın başvurucunun özel hayatının gizliliğini ihlal ettiği yönündeki iddialarını içeren başvurusunun kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğunu; başvurucunun, -daha fazla sadakat ve özen borcu altında çalışılmasını gerekli kılan- MİT’e haber vermeden evlenmesi nedeniyle naklen atanması hususunda ise, Anayasa Mahkemesince özel hayata saygı hakkına müdahale olduğu tespit edildiği takdirde istihbarat uzmanı olarak yürüttüğü görevin niteliği dikkate alındığında müdahalenin demokratik toplumda gerekli ve ölçülü olduğunun kabulü gerekeceğini ifade etmiştir.
Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuru incelemesini, A. Ö. isimli kişi hakkında yaptırılan güvenlik soruşturmasına yönelik iddialar bakımından değil; Ö. Ç.’nin çalıştığı kurum tarafından herhangi bir sebeple de olsa, evlenmesine izin verilmeyen kişiyle gizli şekilde evlenmesi sebep gösterilerek istihbarat uzmanlığı görevine son verilmesi ve başka kuruma atanması işleminin özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı üzerindeki etkileri bakımından yapmıştır.
Yüksek Mahkeme, kararında, Ö. Ç.’nin MİT tarafından evlenmesine izin verilmeyen kişiyle evlenmiş olmasının, istihbarat uzmanlığı görevine son verilerek başka kuruma atanması işlemine dayanak alındığından başvurucunun çalışma hayatının etkilendiğini, bu şekilde Anayasanın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata ve aile hayatına saygı hakkına müdahalede bulunulduğunu belirtmiştir. Bununla birlikte Mahkeme, somut olaydaki müdahalenin incelenmesinde kanunilik ve müdahaleyi haklı kılan sebeplerin var olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizmiştir.
Buna göre kararda, başvurucunun naklen atanması işleminin 2937 sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununun 12 ve 19. maddeleri ile 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 71. maddesine göre tesis edildiği; 2937 sayılı Kanunun 12. maddesinde MİT personelinin görev, yetki ve sorumlulukları, genel hükümlere ilave olarak nitelikleri, atama ve hizmet süreleri, yer değiştirme esasları ile Teşkilata alınma usul ve şartları, Teşkilatla ilişiklerinin kesilmesi gibi hususların yönetmelikle düzenleneceğinin belirtildiği; anılan Kanun maddesi doğrultusunda çıkarılan Milli İstihbarat Teşkilatı Personel Yönetmeliğinin “Uyulması Zorunlu Teşkilat Şart ve Vasıfları” başlıklı 7. maddesinin 1. fıkrasının (m) bendinde ise MİT personelinin, nişanlanacağı veya evleneceği kişi hakkında en az bir ay öncesinden Teşkilata başvuruda bulunmaları ve bu konuda izin almalarının zorunlu tutulduğu; Yönetmeliğin ilgili maddesine aykırılığın personel için Teşkilatla intibaksızlık nedeni sayılacağı ve Teşkilat şart ile vasıflarına uymayanlar hakkında 657 sayılı Kanunun 125. maddesi ve/veya 2937 sayılı Kanunun 19. maddesinin uygulanacağının düzenlendiği belirtilmiştir. Bu bağlamda Anayasa Mahkemesi, başvurucunun özel hayatı ile aile hayatına saygı hakkına yapılan müdahalenin kanuni bir dayanağının mevcut olduğunu değerlendirmiştir.
Meşru amaç yönünden yapılan incelemede ise Yüksek Mahkeme, MİT’te görev yapan kişilerin yürüttüğü görevlerin ülkenin çıkarlarına yönelik hassas konumu nedeniyle, istihdam edilen personelin kendisi, eşleri ve eş adayları hakkında güvenlik açısından sakınca doğurabilecek bir hâlin bulunup bulunmadığının tespiti amacıyla düzenleme yapılması, bu kapsamda personel yönünden bazı yükümlülükler öngörülmesi ve bu yükümlülüğe aykırı davranışların da yaptırıma bağlanmasının millî güvenliğin korunması amacı taşıdığını ifade etmiştir.
Kişinin kamu görevlisi olmasının, kendisine sağladığı birtakım ayrıcalıklar ve avantajların yanında bazı külfet ve sorumluluklara katlanmayı, diğer kişilerin tabi olmadığı sınırlamalara tabi olmayı gerektirdiğine işaret edilen kararda; MİT’in, millî güvenliğin sağlanması ve korunmasında üstlendiği görev dikkate alındığında millî güvenlik bakımından önemli kadrolarda çalışmak isteyenlerin diğer kişilerin tabi olmadığı bazı sınırlamalara tabi olmalarının, bu görevi ifa edenlerin görevin güven, itibar ve saygınlığının gereği olarak katı meslek ilkelerine göre hareket etmelerinin normal olduğu belirtilmiştir. Bu bağlamda millî güvenlik bakımından önemli kadrolarda istihdam edilecek personelde aranan nitelikler ve bu kişiler hakkında kanunlarda öngörülen yükümlülük ile kısıtlamalar konusunda devletin daha geniş bir takdir yetkisine sahip olduğunu ifade eden Anayasa Mahkemesi, başvurucunun naklen atanması işleminin, özellikle devlet sırlarının korunması kaygısı ve istihbarat görevinin güven, itibar ve saygınlığının gereklerinden kaynaklandığına değinmiştir.
Sonuç olarak devletin, millî güvenliğin korunması ve sağlanması kapsamında daha sıkı kuralların geçerli olduğu bir statüde personel istihdam ederken takdir yetkisinin daha geniş olduğu gözetilerek başvurucunun naklen atanması işleminin demokratik toplumda gerekli olduğuna ve başvurucunun derece ile kademesi korunarak başka bir kuruma uzman olarak atanması dolayısıyla müdahalenin orantılı kabul edilebileceğine kanaat getiren Yüksek Mahkeme, Anayasanın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edilmediğine oy birliğiyle karar vermiştir.
Yüksek Mahkeme kararının tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.