04 Mart 2020 tarih ve 31058 sayılı Resmî Gazete’de Anayasa Mahkemesinin 15 Ocak 2020 tarih ve 2019/6266 başvuru numaralı Mehmet Özcan başvurusuna ilişkin kararı yayımlanmıştır.
Karara konu olayda, başvurucu, çalıştığı fabrikanın özelleştirilmesinden sonra başka bir kamu kurumunda işe başlatıldığını; ancak emsallerinden farklı olarak derece ve kademe hesabının daha önceki çalışma süreleri dikkate alınmadan yapıldığını ileri sürerek eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.
Yüksek Mahkeme, kararında, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 47. maddesinin 5. fıkrası ile Anayasa Mahkemesi İçtüzüğünün 64. maddesinin 1. fıkrasına değinerek, bireysel başvurunun ön şartlarından birisinin otuz günlük süre kuralı olduğunu; anılan Kanun ile İçtüzük uyarınca sürenin başlangıcında öğrenme tarihinin esas alındığını; başvuruların bu şekilde süre koşuluna bağlanmasıyla hukuki belirliliğin sağlandığını belirtmiştir. Bununla birlikte, Mahkeme, iç hukukta başvurunun mümkün olduğu durumlarda, bireysel başvuru süresinin başlangıcına ilişkin Kanunda ve İçtüzükte yer alan “başvuru yollarının tüketildiği tarih” ibaresinin, -haberdar olunmayan bir konuda başvuru yapılamayacağı dikkate alınarak- “nihai kararın gerekçesinin öğrenildiği tarih” olarak anlaşılması gerektiğini ifade etmiştir. Öte yandan nihai kararın gerekçesinin tebliğinin, kararı öğrenme şekillerinden yalnızca birisi olduğunu vurgulayan Mahkeme, başvurucuların başka şekillerde de nihai kararı öğrenebileceğine dikkat çekmiştir. Nitekim kararda, konuya ilişkin emsal kararlara atıf yapılarak, dava dosyasının incelenmesi; dosyadan suret alınması; ilk derece mahkemesine ulaştığı öğrenilen Yargıtay ilamının tebliğe çıkarılması için dosyaya talep sunulması gibi hâllerde de, gerekçeli kararın öğrenildiğinin kabulü gerektiğini belirtmiştir.
Somut olayda yapılan incelemede, başvurucunun açmış olduğu davanın ilk derece mahkemesince reddedildiği ve ret kararının Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 24 Aralık 2018 tarihli onama kararıyla kesinleştiği; onama kararının başvurucunun avukatına elektronik tebligat(kısaca “e-tebligat” olarak anılmaktadır) usulüyle tebliğ edildiği; başvurucunun ise Yargıtay ilamından 20 Ocak 2019 tarihinde haberdar olduğunu öne sürdüğü belirlenmiştir. Dosyada mevcut e-tebliğ mazbatasında, ilgili tebligatın 15 Ocak 2019 tarihinde alıcı için ayrılmış tebligat hesabına başarılı bir şekilde konduğu ve tebligatın aynı tarihte alıcısı tarafından açıldığı, 20 Ocak 2019 tarihinde ise tebligatın alıcının hesabına iletilmesini müteakip mevzuat gereği belirlenen süre sonunda otomatik olarak okunmuş sayıldığı bilgilerinin yer aldığı ifade edilmiştir. Ayrıca bahsi geçen tebligatın 15 Ocak 2019 tarihinde alıcısı tarafından açıldığı bilgisinin PTT sorgulama raporuna da işlendiği tespit edilmiştir.
Bireysel başvuru yolunda başvuru süresinin ihlalin öğrenilmesi esasına bağlandığına dikkat çeken Anayasa Mahkemesi; dosyadaki delil kaydı uyarınca başvurucunun avukatının, gerekçeli nihai kararı -e-tebligata ilişkin mevzuat hükümleri uyarınca 20 Ocak 2019 tarihinde tebliğ edilmiş sayılmasına rağmen- 15 Ocak 2019 tarihinde öğrendiğini belirtmiştir.
Sonuç olarak başvurucunun bireysel başvuru için öngörülen otuz günlük süre geçtikten sonra başvuru yaptığına kanaat getiren Yüksek Mahkeme, başvurunun süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna oy birliğiyle karar vermiştir.
Yüksek Mahkeme kararının tam metnine buradan ulaşabilirsiniz.